Bir Deniz Subayının Kaleminden MiLGEM ‘in Hikayesi ve Ada Sınıfı Korvetler

” MiLGEM ‘in hikayesini ele alan bu yazı Murat Yaralı tarafından kaleme alınmıştır. “

Kanuni Sultan Süleyman’ın ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayalini Gerçekleştiren Proje: MiLGEM

Denizcilikte başarılı olmak üstün bir stratejiyi gerektirir. Bu stratejiyi oluştururken de iki yanınıza tarihi ve coğrafyayı oturtup onlara danışmanız ve fikir almanız gerekir ki aksi taktirde başarılı olmanız mümkün değildir.

Osmanlı’da en uzun süre tahtta kalan ve Devlet-i Aliyye’ye altın çağını yaştan yüce padişah Kanuni Sultan Süleyman, karada ne kadar başarılı olursa olsun, denizlerde iyi bir stratejiye dayanarak ilerlemediği sürece Avrupa’nın gücünü ve inancını kıramayacağını biliyordu. Türklerin karadaki zaferlerine karşılık Hristiyan dünya denizlerde zaferler kazanacak ve psikolojik üstünlük onlardan yana olacaktı veya en azından umutları devam edecekti. İşte bu yüzden Kanuni deniz stratejisini iki temel üzerine kurdu: Güçlü gemiler ve onlara layığıyla kumanda edebilecek mahir denizciler.

Bu stratejisinin ilk kısmı ile alakalı gereklilikleri Osmanlı tersaneleri kolayca halletti. İkinci kısım daha zor olan kısımdı çünkü mahir denizciler öyle kısa zamanda yetişmiyor, parayla satın alınamıyordu. Ancak gelin görün ki tarih Türk denizcilerinin milletin bağrından adeta fışkırdığına tanıklık ediyordu. Barbaros Hayrettin Paşa, Turgut Reis, Piri Reis, Kılıç Ali Reis, Seydi Ali Reis, Selman Reis, Murat Reis gibi daha pek çok üstün nitelikli Türk denizcileri kılıçlarından çıkmaya hazır keskin kılıç gibi kendilerine görev verilmesini bekliyorlardı. İkinci kısımda tamamlandığında göre, rüzgarın arkamızdan esme ve o zamana kadar bilinen en büyük deniz olan Akdeniz’in, yaklaşık 200 sene Türk gölü olma vakti gelmişti.

MİLGEM

Atatürk’ün Denizciliğe Verdiği Önem

Mustafa Kemal Atatürk, yakın geçmişimize imzasını atan eşsiz bir asker ve liderdi. O’nun denizcilik konusunda ki düşünce ve stratejisi de ülkemizin, donanmamızın bulunduğu duruma ilaç olacak nitelikteydi.

1924 yılında Hamidiye Kruvazörü ile çıktığı Karadeniz seyrinde donanmanın ve personelin durumunu iyice analiz etmiş ve şu sözleri ile deniz kuvvetlerinin geleceğine ışık tutmuştur: “Dış pazarlardan satın alınan gemiler ile Donanma yapılamadığını siz de biliyorsunuz. Donanma, sadece kıyı koruyacak bir kuvvet değil, bundan daha önemli olarak deniz yollarının güvenliğini sağlayacak bir kuvvettir. Anadolu’da yaşadıkça bu bakımdan ihtiyacımız daha büyüktür. Evvela çekirdek bir Donanma yapmakla yetinip, Deniz Sanayi ve Ticaretimizi geliştirmeliyiz. Bundan sonra Memleket Sanayiinden fışkıracak Donanmayı yapmak da kolay olacaktır.”

Yine bir gezisinde 1. Dünya Savaşı’nda hasar alan Yavuz’u ziyaret etmiş ve milli/ yerli gemilerin önemine değinen şu sözleri sarf etmiştir: “YAVUZ Gemisine ilk defa geliyorum. Şimdiye kadar YAVUZ Türk bayraklı bir Alman Gemisi idi. Yaralı da olsa bugünkü şekli o zamandan daha çok değerlidir. Bu gemiyi Türk Milletinin ihtiyacı olan sağlam ve kudretli bir zırhlı şekline sokacağız. Bu kudret, silah bakımından sizlere, dış politika bakımından bizlere büyük hizmetler görecek, gurur sağlayacaktır.” Atatürk; milli gemilere dayalı, Türkiye’nin dış politikasını her alanda destekleyen bir donanma hayal etmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’dan cumhuriyetin ilk yıllarına kadar hiçbir lider, donanmanın dış siyaset üzerindeki etkisine O’nun kadar vakıf olamamıştır.

Her Şey NATO Müttefiklerimizden Yediğimiz Tokatlar Sayesinde

1990’lı yılların ortalarına geldiğimizde Türkiye Cumhuriyeti, sözde müttefiği olan NATO ülkelerinden yediği ihanet tokatları sebebiyle iyiden iyiye bulunduğu konumu, coğrafyayı ve stratejilerini sorgulamaya başlamıştır. 1974 yılında yapılan Kıbrıs Barış Harekatı sonrası uygulanan ambargo, gerçekleşen darbe veya darbe girişimlerinin arkasında Amerika’nın parmak izlerine rastlanması, 92 yılında kaza diye nitelenen ancak sadece çocukların kaza olabileceğine inandığı Muavenet gemimizin vurulması olayı ve 96 yılında Yunanistan ile yaşanan Kardak Krizinde Türkiye’nin haklı taleplerine sırt çevirmeleri gibi pek çok farklı olay, Türk Devletini ve Milletini derin düşüncelere sevk etmiştir.

Donanmamızın yükselme devride işte tam bu sıralarda başladı. Türk denizcisi ülkesinin kaderinin milli bir strateji ve gemilerle çizilebileceği gerçeğini anlamanın yanında, bu kez artık birilerinin elini taşın altına koyması gerektiğini de fark etti. Kasım 1997’de yayınlanan “Açık Denizlere Doğru” isimli strateji belgesi belirttiğimiz gerçekliğin yazıya dökülmüş halidir.

Tüm bunları arkasına alan deniz ve vatan aşkı ile yanıp tutuşan Türk Denizcileri, 96 yılında vatanlarına borcunu ödemek için ettikleri yemini uygulamaya koydular ve MiLGEM yani Milli Gemi Projesi için kağıtları karalayarak işe koyuldular. Aşmaları gereken okyanus büyüklüğünde ki sorun deryaları olsada, vicdanları ve inançları kaviydi. Bu sefer olacaktı, olmalıydı. Gündüzsüz geceler ve gecesiz gündüzler birbirini takip etti ve 2000 yılında MiLGEM Projesi resmiyet kazandı. Artık bu proje tüm Türk milletinin hedefi ve hayaliydi.

Özden Örnek Amirale ve Emeği Geçen Herkese Sonsuz Teşekkürler

Hem projeye can veren deniz kuvvetleri personeli hem de Türk milleti artık ne yapacak edecek ve elalemin ayağını denk alması için bu projede başarılı olacaktı. Projenin 1. fazı için hedef denizaltı savunma harbi ve keşif gözetleme özelliklerine yoğunlaşmış 4 adet Ada Sınıfı Korvet inşa etmekti. Memleket sanayi 2000’li yıllarda olunmasına rağmen hala bu çapta bir projeyi kaldıracak seviyede değildi. Pek çok savunma firması hala küçük çaplı kobi niteliğindeydi. “Görev verir anlatırsanız yaparız komutanım” diyen onlarca yüzlercesi vardı ama işte hepsine tek tek anlatmak ve bir disiplin içinde gelişmelerini sağlamak gerekiyordu. Ancak ok bazen sağa sola yalpalasada, bu sefer hedefi tam 12 den vurmaya kararlıydı. Gerekirse her bir ayrıntı için kaynaklar yoktan var edilecek, denemeler yapılacak, başarısızlıktan yılmayacak yine yapılacaktı.

Öyle de oldu. Türk Deniz Kuvvetleri belki de tarihte bir ilki başarıyor, farklı ve üstün bir algıyla hizmet ediyordu. MiLGEM Projesinde dizayn, entegrasyon, inşa ve performans sorumluluğu deniz kuvvetlerinin üzerindeydi. Yabancılar yok artık daha neler, başka ne kaldı ki zaten diye dalga geçerken, memleketin bağrından fışkıran vatan evlatları, kendi bağırlarından donanma fışkırması için kalplerini ve göğüslerini iman gücüyle dolduruyorlardı. Türkiye 40 yılı aşkın süredir büyük tonajlı savaş gemisi yapmasa da, donanma kendine güveniyordu.

2004 yılında İstanbul Tersanesi Komutanlığında MiLGEM Proje Dizayn Ofisi kurularak sürecin ivmelenmesi sağlandı. 26 Temmuz 2005’te ilk milli gurur, ilk alın teri, Mavi Vatan’a dikilen ilk mihenk taşı TCG HEYBELİADA’nın kaynak töreni yapıldı. Kanuni Sultan Süleyman’ın 470, Mustafa Kemal Atatürk’ün ise 84 yıllık hayali 2008 yılında gerçekleşti ve TCG HEYBELİADA denize indirildi. Başlangıçta yüzde 45 yerlilik payı ile yapılabileceği değerlendirilen korvetimiz, ümitlerimizin ve hayallerimizin üzerine çıkarak yüzde 65 oranında milli olmuştu. Türkiye kendi savaş gemisini üretebilen 10 ülkenin arasına katılmıştı.

Kaynak: Küresel Savaşçı Türkiye İnstagram Sayfası

MiLGEM Ada Sınıfı Korvetler

Bu proje ile, Türkiye ilk defa korvet tipi bir askeri geminin tasarımını milli olarak gerçekleştirilmiş olup böylelikle gemi tasarımı, tekne inşası ile sistem entegrasyonunda dışa bağımlılık azaltılmış ve askeri tersaneler ile özel sektördeki gemi tasarım, inşa imkânları ve kabiliyetlerinin entegrasyonu suretiyle, özel sektörün harp gemisi inşası alanında gerekli bilgi birikimi, tecrübe ve altyapı ile donatılması sağlanmıştır. ( Örneğin; RMK MARINE TERSANESİ LPD TASARIMI)

Projede geçen yıllar içerisinde yerlilik oranı %70 seviyesine kadar getirilmiş olup tüm proje kapsamında 50’den fazla yerli firmaya iş imkânı sağlanmıştır.

Proje kapsamında milli olarak tasarlanan ve inşa edilen gurur kaynağı gemilerimizden TCG-HEYBELİADA 2011 yılında, TCG-BÜYÜKADA 2013 yılında, TCG-BURGAZADA 2018 yılında ve TCG-KINALIADA 2019 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı hizmetine alınmıştır.

Projenin korvet sınıfı olan ilk dört gemisinden farklı olarak devam gemilerin (5-8.Gemiler)  hava savunma kabiliyetini de içeren fırkateyn sınıfı gemi olacak şekilde tasarlanması ve inşa edilmesine yönelik çalışmalar sürdürülmektedir. Bu kapsamda ilk gemi olan Beşinci Gemi’nin tedariki için Başkanlığımız ile STM A.Ş. firması ile sözleşme imzalanmış ve 27 Eylül 2019 tarihi itibari ile proje takvimi başlatılmıştır.

Savunma Sanayii Başkanlığı

Bir yorum bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi*