Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir’in NTV’de katıldığı canlı yayında Rusya’dan savaş uçağı alımı ile ilgili yaptığı açıklama daha önce Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yaptığı açıklama ile çelişir gibi görüldüğü için çoğu kişi bunları çelişkili demeçler olarak yorumladı ve sosyal medyadan DM yolu ile çok fazla soru aldım. O yüzden siyasete girmeme ve kimseyi destekleme veya yermeme politikama rağmen birazcık sınırlarımı zorlayarak birkaç satır yazmak istiyorum. (Bkz; Türkiye’nin En Kritik 25 Savunma Sanayi Projeleri)
Son Güncelleme: 6/11/19 16:43:34
F-35, S-400, SU-35, Barış Pınarı Harekatı’na özellikle ABD’deki yoğun tepki (tatil için ABD’de olan dün konuştuğum arkadaşım akşama kadar TV’ler Türkiye ve harekattan bahs ediyor daha önce böyle bir şey görmedim, yalanlar havada uçuşuyor demişti) ve son olarak bölgede ABD’nin PYD’ye hamiliğinden bir nebze kurtulmuşken, Rusya’nın PYD/PKK’ya kol kanat germesinin yarattığı şok vs. vs. yani aslında genel konjonktür düşünüldüğünde Sayın Demir ile Sayın Akar’ın demeçlerinde ben bir çelişki göremedim. Aslında ikisi de dolaylı olarak aynı şeyi söylüyor.

Contents
MİLLİ SAVUNMA BAKANI AKAR NE DEMİŞTİ?
Akar ne demişti? “Türkiye’nin SU-35 alacağı iddiası yalan. Biz F-35 projesinin ortağıyız, hakkımızı verin diyoruz”.
Önce bu demeçten başlayalım. Akar’ın ifadesini ben şöyle yorumladım: Hatırlayın geçen hafta Türk ve özellikle Rus basınında ısmarlama haber yapan gazetelerde Türkiye ile Rusya anlaşmak üzere, prensipte anlaşıldı, Türkiye SU-35 alıyor şeklinde haberler çıktı.
Özellikle Türk medyasına yansıdığı şekline baktığımızda kantarın topuzunun kaçırıldığını Akar’ın demeci ile anladık. Bu haberlerin peşine Akar’a SU-35 mi alıyoruz diye sorulunca yok öyle bir şey, yalan dedi. Evet almıyoruz, anlaşmaya varılmış değil, prensipte de anlaşılmadı ve tamamen Rus basınının uydurması, siyasi psikolojik harekât ve bizim “sazanların” atlaması, başka bir şey değil. Yani Hulusi Akar doğru söylüyor. Anlaşmış değiliz, alım kararı falan yok.

BUNDAN NE ANLIYORUZ?
Peki bunu nereden anlıyoruz veya nasıl teyit ediyoruz. Bugün Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir’in açıklamasından: “Karşı tarafından bir teklifi vardı, bu teklif de bizim tarafımızdan değerlendiriliyor. Konu mali, teknik ve stratejik boyutuyla incelenir, hemen karar vermek gibi bir şey söz konusu değil. Çok geniş bir analiz yapmak lazım, bu yüzden hemen yarın alıyoruz gibi bir hükümde bulunmak mümkün değil.” diyor İsmail Demir SU-35 alımı ile ilgili soruya.
Yani benim anladığım demek istiyor ki biz alım için ihale falan açmadık. Rusya ile S-400 konusunda zaten sürekli işbirliği var. Buna ilave olarak onlar SU-35 teklifinde bulundu biz de ayrıntılarını ve teklifi inceliyor, değerlendiriyoruz. Özellikle “stratejik boyutta” lafına dikkatinizi çekerim. Çünkü Rusya’dan Türkiye gibi bir NATO ülkesinin SU-35 gibi bir taktik avcı uçağı almasını taktik savaş uçağı alımı gibi değil, stratejik bir silah alımı gibi değerlendirmek lazım.
Zaten bu kapıya çıkar. Çünkü S-400 ile ABD ve NATO’ya karşı bir satranç hamlesi yapmışken bu ikinci hamle çok daha fazla statüko değişikliğine sebep olabilir. Zaten öyle olmasa şimdiye kadar F-35 muallakta kaldığı için belki de çoktan alım miktarı 50’ye düşürdük, 50 tane de SU-35 alacağız derdik.

TÜRKİYE’NİN MESAJI
Sonuçta aslında Demir’in ifadesinden anlıyoruz ki alım kararı yok ama Türkiye F-35 vermezseniz alternatifiniz var mesajını vermek istiyor. Son zamanlarda birçok çevrede Trump’un F-35 verme taraftarı olduğu ancak Neokonlar ve Pentagonun aksini savunduğu söylenmekte. Diğer yandan Türkiye’nin aslında F-35 almak istemediği ama daha fazla ABD ile düşmanlık içine girmek ve NATO’dan da dışlanmak istemediği için ayrıca firmalarının iş payı sebebi ile alımda ısrar ettiğini söyleyenler de var.
F-35’in Rus, Çin fark etmez alternatifi olmadığı gibi yerine batıda da alacağımız bir alternatif uçak yok. Geçen başka bir medya organında yazdığım gibi Türkiye F-35 yerine teklif edilecek F-15X veya ikinci el F-15 veya F-16 Blok70 modernizasyonu gibi teklifleri asla kabul etmemeli, dik durmalı. Zaten bizim tarafın da kabul edeceğini sanmıyorum. (Bkz; Türkiye’nin Ara Uçak İhtiyacı | Hava Kuvvetleri Ara Uçak Alımı Yapacak Mı?)
Diğer yandan ABD’nin F-35 için ön şart koştuğu S-400’leri bir şekilde gayri faal tutulması teklifini de hükümetin asla kabul edeceğini sanmıyorum.
BUNDAN SONRA NE OLACAK
O zaman ne olacak? Tabi ki herkes bu sorunun cevabını merak ediyor ve buna benim cevap vermem de zor. Hatta ABD, Rusya ve Türkiye’yi yönetenler dahi bu satranç oyununun sonunu acaba biliyor mudur?
Lafı fazla uzatmadan şuraya varmaya çalışıyorum: Bana deseler ki Türkiye olarak en son hangi ülkeye düşman olmak istersin? Tabi ki ABD derim. Neden Rusya değil? Rusya bana göre Türkiye açısından daha tehditkar. Ancak donanması ve hava gücü ABD ile kıyas edilemeyecek boyutta ve kara gücü ve füze sistemleri ile rekabet edebilecek boyutta olsa bile ekonomik, sivil teknoloji, petrol-doğalgaz harici üretim vs. konularında ABD ile rekabet edecek boyutta değil. Nüfusu da yarısından az.
Diğer yandan ABD’nin Ortadoğu dahil her yerde üssü, eli kulağı varken Rusya sınırlı erişime sahip. Ancak o zaman ABD tarafına meyledip Rusya’ya cephe mi alalım? Keşke ABD’nin PYD konusundaki malum planları olmasa belki. Ama şu durumda Türkiye’nin tamamen ABD tarafına dış politika olmasa da sadece askeri manada bile dönerek Rusya’yı karşısına alması da bunun tam tersi de büyük hata olacaktır.
Hazır ABD, S-400’de Ruslara kaptırdık, bari savaş uçağında kaptırmayalım diye konuşurken bu fırsat değerlendirilmeli. Ancak unutmamak lazım ki ABD içinde Türkiye’yi tamamen defterden silip ileride hedef tahtasına oturtmak isteyen bir çevreler de var. Bunların ekmeğine de yağ sürmemeliyiz. Bu çevrelerin yaptırım ve diğer faaliyetlerini dengeleyecek bir güç Rusya’da maalesef yok. Zaten Rusya ABD karşısında Türkiye’ye kol kanat gerecek güce sahip değil. Kelin ilacı olsa başına sürer.
KİM KİMİNLE ANLAŞIR?
Geleceğe dair savaş teorilerini konuşmak saçma ama geçende bir arkadaşım “Sence ABD ile aramızda bir sorun çıksa Rusya ne yapar?” dediğinde. “Bence hemen ABD ile anlaşır ve şurası senin, burası benim demek ister. Başarabilirler mi orasını bilemem.” dedim. Tersini düşündüğümüzde ise şu an ne kadar kızsak da NATO/ABD bize bir güvence sağlıyor.
Ben Rusya’nın nükleer gücü olmasa ABD’in insan hakları veya milyonların ölümünü dikkate almadan tereddüt etmeden Rusya’ya saldıracağını düşünüyorum. Ayni şeyi Çin’e yapabileceğini düşünmüyorum. Çin sadece nükleer gücüne dayanmıyor. ABD ile iç içe geçmiş ekonomik ilişkileri ve muazzam bir nüfusa sahip.
Aynı durum bizim içinde geçerli. Eğer NATO’da olmasak yıllardır savaş görmeden yaşamamız çok zordu diye düşünüyorum. Bunu ABD’nin arkasında olduğu iddia edilen darbeler, Marshall planı ile baltalanan milli savunma sanayi vs vs. birçok etkeni göz önüne alarak yazıyorum. Siz kurmayın gerekirse havacılık teknolojisini bile bizim istediğimiz kadar, biz veririz manasında zamanında F-16 tesisi kurulması bile bunun örneği. Tabi şu an TUSAŞ %100 bize ait o ayrı mesele.
Sonuç olarak her iki yetkilinin açıklamasında çıkan sonuç Türkiye F-35’e karşı SU-35 kartını elinde tutmak istiyor ama Rus uçağı almanın ne derece teknik manada uyumsuz, zor, meşakkatli ve ilave maliyetli (tüm mühimmatlarını almak açısından ve NATO standartları dışındaki yedek parça vb.) açısından ne kadar sıkıntılı olacağının farkında. Üstelik bunu S-400’den daha stratejik bir karar olacağının da.
En basitinden S-400’e Türk uçaklarını dost görsün diye IFF yazılımı yüklendi. Geri kalan tüm ülkelerin uçaklarını “Unknown-Bilinmeyen” olarak görüyor. NATO ile ortak hareket veya tatbikata katılmadığı sürece sorun yok. Ancak SU-35’i nasıl yapacağız. Hiçbir zaman hava gücümüzün en güçlü avcısını NATO ile muhatap etmeyecek miyiz? Daha yazılacak çok şey çıkacak belli ki.
Ancak adamlar ısrarla hayır derse ve F-35 vermez ise sanırım bizimde elimizde alternatifimiz olmalı. Belki bir nevi ABD/İngiliz uçağı sayılan Gripen NG ve Avrupa uçağı EF-2000’de düşünülebilir. Ancak insanın F-35’den olmuşken SU-35 alası gelmediği gibi SU-35 dururken Gripen veya EF-2000 almakta asla içine sinmiyor.
Sonuçta bir tarafta güçlü, yasal olarak müttefik ve bazı çevreleri hala dost ama çoğu yanı itibari ile bizi müttefik sayfasından silip, hedefler sayfasına kaydetmek isteyen bir ABD var ki bizim diğer yanına oynamamız veya lobi faaliyeti olarak çalışmamız şart. Diğer yanda da daha zayıf ama yanı başımız olması sebebi ile en az onun kadar tehditkâr ve PYD/PKK yönü ile de ne yapacağı belli olmayan, asla güven vermeyen Rusya.
Ne alırsak alalım ne seçersek seçelim asla bu iki ezeli rakipten birine tamamen sırtımızı dönmemeliyiz. Bunu yaparken de denge politikası ile dengesizlik arasındaki ince çizgiye dikkat etmeliyiz. Türkiye’nin F-35 ısrarı ve devamı doğru bir karar olduğu gibi alternatifleri (SU-35) medya yolu ile dile getirip psikolojik harekât yapması de doğru yöntemdir.

HOLLANDA ATAĞI
Zaten karşı taraflar da boş durmuyor. Rusya, medyasına sürekli SU-35 alıyorlar gibi yalan haberler yaptırırken, bugün yine sitemizde gördüğünüz haberdeki gibi parasını verdiğimiz F-35’lerimizi ABD portakal rengine boyamak istiyor. Hollanda’ya, yani üzerine elle dokunmanın dahi yasak olduğu uçağa törende kimyasal köpük sıkan F-35 kullanıcısı ülkeye, teklif etti.
Bu da ABD’nin psikolojik harekâtına örnek verilebilir. Neyse yine de buna da şükür. Birçok arkadaşıma özel sohbette dediğim gibi eğer alamazsak bizim F-35’leri sonunda Yunanistan’a vereceklerini düşünüyorum. İnşallah yanılırım. (Bkz; AESA Radar Projeleri | ASELSAN | Bayraktar Akıncı, F-16, MMU)
Kaynak: www.kokpit.aero