Gelecekte Hava Muharebeleri | Sensörler, Ağ Merkezli Harp, Durumsal Farkındalık …

Özellikle günümüz savunma sanayii meraklıları arasında, yani sosyal medya mecrasında, hava-hava görevleri deyince ilk akla gelen it dalaşıdır. Yani manevra kabiliyeti. Herkesin kafasında ki hava muharebesi, tıpkı bir boks ringi gibi uçakların karşı karşıya gelmesi ve sürekli it dalaşı yapması ve manevra kabiliyeti iyi olanın zafere ulaşmasıdır. Ama maalesef artık o iş çok eskide kaldı/kalıyor. Özellikle de 5. Nesil konseptinin ve yüksek teknoloji sensörlerin çıkışından itibaren.

Yeni Nesil Hava Kuvvetlerinde Asıl Öncelik Sensörler ve Ağ Merkezli Harp Konsepti Olacak.

sensör ağ merkezli harp durumsal farkındalık
Ağ Merkezli Harp

Hava muharebelerin de artık öncelik, sensör ve erken uyarı/tespit/teşhis sistemlerinde. Tabi aynı zamanda, gerçek zamanlı veri aktarımı /paylaşımı ve bu konsepte uygun olarak geliştirilmiş uzun menzilli, akıllı mühimmatlarda. Bunların tamamının bir araya geldiği ve daha da gelişerek devam ettiği bir sistem içerisinde uçaklar ya da İHA’lar (tabi kara ve su üstü /altı araçları da) adeta birer taşıyıcı görevi yapmaktadır.

Platform parçası olduğu bu sistem sayesinde, tehdidi çok önceden görebilmekte, verilen görevi gerektiği gibi önceden planlayıp icra edebilmektedir. Bu sistem de hedefin önden, arkadan veya sağdan/soldan gelmesinin de bir önemi yoktur. Sistem içerisinde ki her birim, tehdidi ve bu tehdide göre kendi üstüne düşen görevi önce den bildiği için, tehditten önce ve en uygun biçimde vuruşa hazır olabilir, o hazır ol(a)masa bile, onun ateşlediği mühimmatın güdümünü bir başka unsur devralıp kendi mühimmatı gibi güdüleyip, görevi tamamlayabilir. (Bkz; HAVA KUVVETLERİMİZ İÇİN GELECEK İHTİMALLERİ)

Durumsal Farkındalık Ön Plana Çıkacak.

Özetle gelecekte zaferler kaba gücü ya da sayısal üstünlüğü olanların değil, yüksek durumsal farkındalığa ve anlık karşılık verme yeteneğine sahip iyi organize olmuş kuvvetlerin olacaktır. O zaman böyle bir düzen içinde ve gerçek bir savaşta it dalaşı ne kadar mümkündür, mümkünse genele yüzde kaç etki eder?

Eğer durum yukarıda yazanların tam tersi olursa ABD mahvoldu demektir. Çünkü, tüm hava gücünü manevra kabiliyeti muadillerine göre berbat, tombul bir uçağa bağlayacak. Evet o uçağın radar izi çok düşük ama o durum bugün değilse yarın aşılır. Aşılmayacak şey ise üzerindeki pasif sensör teknolojisi, ağ temelli (ilerde daha da ileri bir versiyon olan ve “ortak işbirliği yeteneği ” anlamına gelen “cooperative engagement capability” sistemi) çalışma kabiliyeti ve tabi birde yapay zekası.

Demek ki dünyanın en büyük askeri gücüne göre, manevra kabiliyeti artık ikinci hatta üçüncü, dördüncü sırada geliyor. F-35 iyi bir manevra kabiliyetine sahip değil belki ama balistik füzeleri bile tespit edip, yerdeki füze savunma bataryalarına bilgi aktarabiliyor. Ya da içinde bulunduğu ağ sayesinde, düşmanını binlerce km öteden görebiliyor vs vs.

Yukarıda ki bilgilere istinaden asıl konuya yani bizim duruma gelecek olursak ; MMU’ya kadar, hava-hava füzesi taşıyan üç platform daha üreteceğiz. Bunlar, HÜRJET, Akıncı ve MİUS.

Sensör teknolojileri ve ağ merkezli harp

Klasik anlayışa göre bu sistemlerin hiç biri hava muharebesinde bir savaş uçağının yerini dolduramaz. Ve hava da hiçbir savaş uçağı ile baş edemez. Uzak, yani görüş ötesi muharebe de aviyonikleri ve sensörleri, görüş içi muharebe de ise manevra kabiliyetleri yetersiz gelir. Evet, klasik anlayış yani eskiden beri süregelen konsept bunu söyler. Çünkü o sistem de her platform bir nevi özerktir ve tüm kabiliyeti kendi üzerinde taşıdıkları ile sınırlıdır. Ama yukarıda bahsettiğimiz geleceğin sistemine göre ise bu sistemler de savaş uçaklarıyla ortak çalıştığında, it dalaşı hariç, tüm görevleri yapabilir. Ki yukarıda da belirttiğim üzere bu sistemde manevra kabiliyetinin çok fazla bir önemi yoktur. (Bkz; AERODİNAMİK UZMANI İLE SAVUNMA SANAYİİ VE HAVACILIK ÜZERİNE SÖYLEŞİ)

Bu yeni sistem de uçaklar savaş meydanın ana platformu olmaktan çıkmaktadır. Çünkü burada ana yüklenici, sistemin bizzat kendisidir. Geri kalan her şey puzzle’ın birer parçasıdır. Elbette savaş uçakları hala yeri doldurulamaz bir platformdur. Ama bu sistemle üzerlerindeki yük artık yavaş yavaş kalkacak ve birçok görevi diğer platformlarla paylaşmaya başlayacaklar. Bu durumda da, diğer platformlar sistem içerisinde ki yerini bir bir almaya başlayacak. Bir hava kuvveti düşünün, uyduları, hava erken ihbar uçakları (awacs), uzun menzilli (600/700/1000 km) erken uyarı radarları, bölgesel hava savunma gemileri ve uzun menzilli, ağa entegre son teknoloji mühimmatları olsun. Aynı zaman da çeşitli linklerle donatılmış, yani ağ merkezli çalışan bir kuvvet olsun.

Bu, şu demektir ; bu kuvvette tüm mühimmatlar, araçlar, kontrol istasyonları ve sensörler sürekli bir biri ile veri paylaşıyor, birbirini uyarıyor, birinin gördüğünü hepsi görebiliyor, aralarında en uygun platformu, silahı, ve en uygun görevi seçiyor, gerektiğinde birbirini yönlendiriyor ya da güdülüyor.

Yani, uçak ve uyduların, savaş gemilerinin, HİK uçaklarının, erken uyarı radarlarının, yüzlerce km öteden gördüğü bir tehdidi aynı anda tüm HSS, uçak ve İHA’lar da görebiliyor. Tehdit daha uzaklar da iken tespit ve teşhis edilip takibe alınabiliyor. Bu arada en uygun platform ve silah seçilip hedefe yönlendirilebiliyor.

(Örn) Uzun menzilli radarlar, platformları yönlendirirken, havadaki ya da yerdeki platformlar, yerden ya da havadaki başka bir platformdan atılan mühimmatları hedefe yönlendirebiliyor. Yani görev bir platform ya da mühimmatın yeteneği ile değil tüm sistemin ortak çalışması ile başarılıyor. Böylelikle bir kabiliyet bir platforma ya da sisteme değil, oluşumun geneline yayılmış oluyor. Yani bir platform kaybedildiğinde o yetenek hala korunabiliyor. Aynı zaman da Sistem ve platform lar birbirlerinin kabiliyetlerinden faydalanmış ve birbirinin eksiklerini gidermiş oluyor. Buda görevin daha kusursuz ve risksiz icra edilmesini sağlıyor. Doğal olarak artık, kuvvet dediğimiz şey bu ağ sisteminin bizzat kendisi oluyor. (Bkz; TÜRKİYE’NİN ARA UÇAK İHTİYACI | HAVA KUVVETLERİ ARA UÇAK ALIMI YAPACAK MI?)

Gelişmiş sensörleri ile ağ merkezli harp konsepti
Sistemi oluşturan platform, sensör ve mühimmatlarsa bu sistemin yapı taşları oluyor. Böylece tüm yetenekler, bilgiler, belgeler ve riskler genele yayılarak, görevin neredeyse sıfır riskle ve en az hasarla başarılması sağlanıyor.

Biz çok şanslıyız ki, bu güzide sisteme sahip olacak ender ülkeler den birisi olacağız. Bu yüzden en başa dönecek olursak böyle bir sistem de, Akıncı, MİUS ve HÜRJET de (belki MİUS varken HÜRJET’e ihtiyaç olmayabilir) savaş jetlerinin yanında ki yerini alacak ve sistem içerisinde görevini başarı ile icra edecektir. Yani geliştirilen link sistemlerimiz sayesinde, artık kuvvete katılan her platform ve silah sisteme katkı sağlamış, diğer platformların yükünü ve riskini azaltmış olacak. Belki de olası uçak açığındaki riski bu sistem sayesinde en az riskle atlatacağız. (Bkz; TÜRKİYE’NİN EN KRİTİK 25 SAVUNMA SANAYİ PROJELERİ)


Gelecekte Hava Muharebeleri | Sensörler, Ağ Merkezli Harp, Durumsal Farkındalık …

Bir yorum bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi*