ABD’nin İncirlik’teki B-61 nükleer bombaları

Dün Sputnik News’deki bir haber şu başlıkla çıktı: “ABD, nükleer silahlarını İncirlik’ten taşıyamaz, çünkü silahlarını taşıyabileceği güzel konum bulamaz”. (E) Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş’a ile yapılan röportaj da Karataş: “Bu iddia daha önce de gündeme geldi. Ancak böyle bir şeyin söz konusu olacağını sanmam. Zira, ABD için şu an İncirlik’ten güzel bir konum yok” demiş. (Bkz; Türkiye’nin Uçak Gemisi Nasıl Olacak?)

Evet, çünkü özellikle Barış Pınarı Harekatı’ndan sonra ABD’de İncilik Üssü’ndeki 50 adet B-61 termonükleer bombasının taşınması daha çok gündeme gelir oldu. Hatta Sputniknews bunu “Amerikan basınında ABD, Türkiye’deki İncirlik Üssü’nde bulunan 50 nükleer silahı tahliye etme planı üzerinde çalışıyor, iddiası var” şeklinde verdi.

Son Güncelleme: 17/10/19

Dediğim gibi bu yeni değil. New York Times gazetesinden alıntı yapan haber sitesi “İki ABD’li yetkiliye dayandırdığı, haberde bu silahların İncirlik’ten alınmasının Türkiye ile ABD arasındaki müttefiklik ilişkisinin ‘fiilen bitmesi’ anlamına geleceği yorumu yapıldı” demiş ki buna aynen katılıyorum. İncirlik’ten nükleer silahların gitmesi Türk-ABD stratejik ortaklığının kâğıt üzerinde olmasa da fiilen sona erdiği manasına gelir.

incirlik nükleer bomba adana abd türkiye

NEDEN İNCİRLİK’TE NÜKLEER BOMBALAR VAR

Bugün ben size İncirlik’te nükleer silah bulunmasının öneminin sadece Rusya’ya yakın bir üs olmasından kaynaklanmadığını, İncirlik Üssü’nün diğer ayrıcalığını, nükleer bombaların nasıl depolandığını ve özellikle 15 Temmuz sonrası Türk medyasında yoğunlaşan İncirlik bombaları ile ilgili çıkan hurafelerin aksine gerçeği anlatacağım.

Ayrıca ABD’deki nükleer silah uzmanlarından birinin Eylül 2015’de Federation of American Scientists, Fas.org’da yazdığı bir yazıda Türk sınırına 110 km mesafedeki Kürt militanlar İncirlik için tehlike oluşturduğundan burada nükleer silah bulundurmanın riskli olduğunu beyan eden yazısından bahsedeceğim.

Sondan başlayayım. ABD’nin en önemli nükleer silah uzmanlarından, Amerikan Bilim Adamları Federasyonu’ndaki Nükleer Bilgi Projesinin direktörü ve ABD nükleer varlığı üzerine yazan en etkili kişilerden biri olan Hans M. Kristensen diyor ki: “Security challenges at Incirlik AB are unique in NATO’s nuclear posture because the base is located only 110 kilometers (68 miles) from war-torn Syria and because of an ongoing armed conflict within Turkey between the Turkish authorities and Kurdish militants. The wisdom of deploying NATO’s largest nuclear weapons stockpile in such a volatile region seems questionable.”

Yani kısaca bizim PYD terör örgütü, onun Kürt militan dediği unsurlar İncirlik Üssü’ne (2015 itibari ile) 110 km mesafedeymiş, bunlar nükleer silahları ele geçirmesi riskinden dolayı İncirlik’te hala nükleer bomba tutmak ne kadar mantıklıymış. (Bkz; 1. KÖRFEZ SAVAŞI’NDA HAVA SAVAŞLARI VE F-117)

Derler ya “Güler misin ağlar mısın?”. Birincisi galiba bizi bir terör örgütü karşısında hava üssünü koruyamayacak muz cumhuriyeti sanıyorlar. İkincisi bu da ayrı bir garabet veya kafalarından öyle büyük bir komplo yani Büyük Orta Doğu Projesi var ki Türkiye’nin bir gün İncirlik Üssü’nü koruyamayacak duruma geleceğinden korkuyorlar.

Hayal gücü çok kuvvetli mi desem, diğer yandan nasıl bir basiretsizlik mi desem. Ayrıca demek ki PYD terör örgütü ona göre “Kürt militanlar” nükleer bomba çalınca terörist olmuyor. Çünkü ABD PYD’yi (tıpkı Rusya gibi) hala terör örgütü ilan etmedi. Demek ki nükleer bomba çalmanın terör kapsamına girmesi sadece radikal İslamcı örgütler için geçerli.

nükleer bomba

“RİSKLİ GÖRMÜŞLER” (!)

Diğer yandan belki de adamın düşüncesi bu değil ve objektif bir uzman ve PYD’nin terör örgütü olduğunun farkında ve 110 km uzaklığında bir terör örgütü varken nükleer bombaların bu üste tutulmasını riskli görüyor ve Türk ordusunu da tanımıyor. Bu durumda da ABD’de en önemli nükleer silah (stratejik kuvvetler) uzmanları dahi PYD’yi terör örgütü görüyorken bir devlet nasıl terör örgütü görmez sorusu akıllara geliyor.

Ayrıca bombaların teröristlerce çalınma ihtimali saçmalığı daha önce ABD’de faaliyet gösteren düşünce kuruluşu Stimson Center tarafından da iddia edilmişti. Ancak ABD Başkanı Trump dün yani 16.10.2019 tarihinde yaptığı açıklamada, ABD medyasında İncilik Üssü’ndeki nükleer bombaların geri çekildiğinin düşünüldüğü haberlerine cevap olarak “İncirlik Üssü’nde bulunan ABD nükleer silahlarının güvenliğinden eminin” dedi.

abd'nin nükleer ve termonükleer bombaları
Nükleer Bomba

GELELİM İNCİRLİK BOMBALARINA

Öncelikle 15 Temmuz sonrası Türk medyasında sürekli çıkan “Bombalar gizlice ABD’ye kaçırıldı…Bombalar götürüldü…Türkiye’ye artık güvenmiyorlar…Tedbir amaçlı geçici olarak götürüldü…” benzeri manşetlerle çıkan haberlerin hiçbiri doğru değil. İncirlik Üssü’ndeki 50 adet B61 termonükleer savaş başlıklı, uçakla taşınan, serbest düşme bombaları hiçbir zaman götürülmedi ve Kongre raporları ve Amerikan resmî belgelerinde beyan edildiğine göre hala yerinde duruyor.

Bazıları yeni fark edebilir ama ben 15 Temmuz’dan beri takip ediyorum. Sürekli olarak “Türkiye’de nükleer bombalarımızı bırakmak ne kadar mantıklı?” tartışması devam ediyor ki bu konjonktür ve uluslararası ilişkilerle birazda S-400 tercihi ile ilgili. (Bkz; U-2 KRİZİ: CASUSLAR KÖPRÜSÜ’NÜN GERÇEK HİKAYESİ!)

(E) General İsmail Hakkı Pekin ise daha önce verdiği bir röportajda 2017 yılında B61 bombaları termonükleer bomba haline getirildi demişti. Bombalar peyderpey ABD’ye gidip gelmişler ve modernize olmuşlar. Yabancı savunma basınından da takip ettiğimiz kadarı ile, tüm dünyadaki üslerde ve uçak gemilerinde bulunan B-61 nükleer bombaları modernizasyon ve bakıma alındı.

Ancak ben buna, yani 2017’de termonükleer hale getirildiğine inanmakta zorlanıyorum. Çünkü bunların 2017 yılına kadar hala daha Hiroşima’ya atılan atom bombası etki ve türünde kalmış olma ihtimali çok zayıf. Muhtemel o iş yıllar önce yapılmıştı. Bildiğimiz kadarı ile tüm dünyadaki B61 modernizasyonunda bazı üslerdekiler için daha büyük kapasiteli başlık, genel itibari ile savaş başlığını taşıyan bombanın gövdesi, elektronik sisteminin ve güvenlik sisteminin yenilenmesi söz konusu oldu. Sonuçta bombalar modernize edildi ve sağda solda çıkan bombalar götürüldü haberleri söylentiden ibaret.

Hala daha ABD Savunma Bakanlığı ve Kongre raporlarında bomba sayısı da 50 adet olarak geçmekte.

b-61
Nükleer Bomba

İNCİRLİK ÜSSÜ’NÜN NÜKLEER SİLAH AÇISINDAN ÖNEMİ VE AYRICALIĞI

“Avrupa’daki ABD nükleer silah depolama sahalarındaki güvenliğin yirmi yıldan fazla süredir yetersiz kaldığını kabul ediliyor…”. Bu cümle Kristensen’e ait. Avrupa’da başka NATO üslerinde de nükleer bomba var. Lütfen, bunları balistik füzeler ve seyir füzesi gibi diğer nükleer savaş başlığı taşıyan silah sistemleri ile karıştırmayın. Sadece serbest düşme bombalarından bahsediyoruz.

ABD Savunma Bakanlığı verilerine göre NATO’nun 2000’den bu yana Türkiye, Belçika, Almanya ve İtalya’daki (Aviano Üssü) nükleer silah depolama tesislerinde depolamak için gereken altyapı ve depoların güvenliğinin sağlanması konusunda iyileştirmeleri için 80 milyon dolar yatırım yapılmış. Bu kapsamda İncirlik’te de fiziki değişiklik içeren alt yapı çalışmaları ve depolama tesisini elden geçmesi söz konusu olmuş.

İncirlik Hava Üssü yani Türk-ABD ortak tesisinde 1998 yılında üste bulunan uçak korunganlarının (hangar/şelter) 25 tanesinin içine yerleştirilmiş 25 yeraltı deposu ile Avrupa’nın en büyük nükleer silah depolama alanı oluşturulmuş. ABD’de yayınlanan konu ile ilgili bir makale de üsteki nükleer cephanelik aynen şu şekilde anlatılmaktadır. Ben terimleri açıklayıcı ilaveleri parantez içlerinde belirtiyorum:

“İncirlik Hava Üssü, 25 koruyucu uçak sığınağı (şelter/hangar) ve bunların her birinin altına 1988’de inşa edilmiş 25 yeraltı silah deposu (nükleer silah deposu) ile, Avrupa’daki en büyük nükleer silah depolama tesisidir. Her yeraltı silah deposu 4 bomba barındırabilir, böylece üssün toplam kapasitesi 100 bombaya ulaşır. 2000 yılında üste 90 adet veya yer altı silah deposu başına 3-4 adet B61 nükleer bombası bulunuyordu.

Bu sayı Balıkesir ve Akıncı üslerinde konuşlanmış Türk F-16’larının atması için ayrılmış olan 40 bombayı da içeriyordu. Şu anda üste tahminen 50 adet ya da yeni güvenli alandaki 21 adet yer altı silah deposu başına ortalama 2-3 adet bomba bulunuyor. (Başka ABD belgelerinde toplan 50 adet net bir şekilde yazıyor). İnşa halindeki yeni güvenlik çemberi, 21 koruyucu uçak sığınağını barındıran ve ‘NATO bölgesi’ denen alanı çepeçevre kuşatmaktadır. Kalan dört adet yer altı silah deposu artık nükleer operasyonlar için kullanılmayan ‘Soğuk Savaş alarm bölgesi”ndeki koruyucu uçak sığınaklarında kalmış olabilir.”

atom bombası
Nükleer Bomba

Soğuk Savaş sırasında Türk ve NATO uçakları nükleer alarm nöbeti tutuyordu. Hatta eski bir F-100 pilotu ile konuştuğumda F-100 gibi bir uçakla bile nükleer görev icra ettiklerini amaçlarının İncirlik’ten kalkıp Rusya’ya bomba atmak olduğunu, hatta bir seferinde ABD askeri heyetinin denetlemesinde ABD’li rakiplerinden 30 saniye daha önce görevi başardıklarını anlatmıştı.

Rusya’ya düşürülmeden varacakları ayrı konu savaşta ne olur bilinmez ama ben kendisine nasıl geri döneceklerini sordum. Çünkü söylediği hedef ve mesafe geri dönüşü imkânsız kılıyordu. Kendisi de “Geri dönüş yok, plana göre bombayı atınca Karadeniz’e dönecek ve yakıtımız bitecekti.” demişti. 60-70’lerin Türkiye’sinde tanker uçak da yoktu. Karadeniz üzerinde uçağı terk edecek ve ABD nükleer denizaltıları tarafından kurtarılacaklarmış.

Doğrusu Amerikalılar bunu söylemiş ama ben bu son kısma emekli pilotumuzun inanıp inanmadığını da hala merak ederim ama küstahlık olmasın diye soramadım. Üçüncü Dünya Savaşı’nda bir denizaltı, hele Karadeniz’de bir pilot için en önemli silahı olan gizliliğini ortadan kaldıracak manasına gelen yüzeye çıkmayı, değil Türk, ABD’li üst düzey bir subay için dahi yapamaz.

Üssün güvenlik önlemleri ile ilgili kısmı atlayarak tercümeye devam ediyorum “Avrupa’daki üsler arasında nükleer silah bulundurulup nükleer kapasiteye sahip Av-Bombardıman uçaklarının sürekli konuşlanmadığı tek üs olması bakımından NATO’nun nükleer konuşlanmasında (nükleer duruşunda) İncirlik’in rolünün bir eşi yoktur.

Her ne kadar Türk hükümeti yakın zaman önce Amerikan Hava Kuvvetleri’nin Suriye’nin içindeki hedeflere karşı İncirlik’ten uçabilmesine izin verdi ise de (2015 yılından bahsediyor), Türkler, ABD’nin üste sürekli bir bombardıman filosu bulundurma talebini reddetmişlerdir. Böyle olunca da İncirlik’te depolanan nükleer bombaları kullanmakla görevli bir filo bulunmadığından, bir harp durumunda diğer üslerdeki filolardan kalkan uçaklar bu silahları alıp atmak üzere İncirlik Üssü’ne gelmek zorunda kalabileceklerdir.”

Burada bir açıklama yapmaya gerek var.

ABD Soğuk Savaş’tan beri uyguladığı politika gereği ülke dışı üsleri geleneksel sömürgeci Fransız ve İngilizlerin yaptığı gibi kendine ait müstakil üsler şeklinde kullanmaz, kiralamaz. Bir araştırmam sırasında sebeplerini tespit ettiğim birçok avantajından dolayı bunu tercih etmez. Konuyu dağıtmak istemiyorum.

Dolayısı ile bir iki istisna dışında Ortadoğu ve tüm dünyada üsler konuşlu ülke ile ortak üstür ve o ülkenin silah platformları, uçağı, gemisi, filosu, askeri de kullanır. Bu bağlamdan bizimde yıllardır İncirlik’te QAR nöbeti bekleyen F-16’larımız ve 101.Tanker Filo (Asena Filo) var. 15 Temmuz darbe girişiminde yaşadığımız faciadan sonra Akıncı üssü kapatılınca (yeni adı Mürted) F-16 filolarının bazıları bu üsse kaydırıldı.

Ancak İncirlik üssü, ABD’nin Ortadoğu’da nükleer silah barındırdığı tek üs, Rusya’ya karşı konumlanmış bölgedeki en yakın üs ve dahi Ortadoğu coğrafyasında ABD tarafından icra edilen çeşitli harekatlarda kullanılmakta.

Nükleer silah depolarında çift kilit sistemi, çift şifre vb. çeşitli şekillerde korunan bombalar Soğuk Savaş zamanında gerektiğinde Rusya ve Varşova Paktı ülkelerine kullanılmak üzere tüm kilit ve şifreleri ABD’li ve Türk subaylarında ortak ve ancak iki ülke kararı ile aynı anda çalışacak şekilde korunmakta idi. Bu durum bugün de aynen devam etmektedir. Gerek bombaların çıkarılması gerekse aktif hale getirilmesi anlaşılacağı üzere iki ülkenin ortak kararı ile olmak zorundadır. Taraflardan birinin tek başına kullanma karar vermesi ve uygulaması teorik olarak da pratik olarak da imkânsızdır.

b-61
Nükleer Bomba

Ancak B-61 nükleer bombaları yalnızca ABD nükleer bomba atma yazılımı yüklü uçakları (F-16, F-15 vb.) tarafından bırakılabildiğinden Türkiye’nin son yıllarda İncirlik’te muharip ABD filolarının kalıcı olarak yerleştirilmesine izin vermediği düşünüldüğünde ABD veya diğer NATO ülkelerinin nükleer yetenekli uçaklarının bombaları alıp atabilmek için önce İncirlik’e gelmeleri gerekecektir.

Oysa Soğuk Savaş zamanı yıllarca çeşitli Türk Hv.K. uçakları da Eskişehir, İncilik, Diyarbakır ve Bandırma üslerinde nükleer bomba atma görevli uçtu, eğitim yaptı. Ancak anlaşarak veya tanınan haklardaki boşluklar kullanılarak (burası net olarak açık kaynaklarda mevcut değil) ABD’nin nükleer bombalarını taşıyabilecek F-16 ve F-15 gibi savaş uçaklarının, daimî yerleşik filo şeklinde değil de rotasyona tabi olarak İncirlik’e gelip gitmesi şeklinde çözüm bulunmuştur. (Suriye’de DAEŞ’a karşı mücadelede insanlı ve insansız ABD uçaklarının İncirlik’i kullanmasına izin verilmiştir).

Bilemediğim sebeplerle çeşitli kaynaklarda Türk uçaklarının artık bu NATO görevinin yapamadığı veya yapmayacağı için bu kabiliyeti yazılım bazında yitirdiği yazmakta. (Yukarda alıntılar yayınladığım kaynaklar kadar sağlam değiller).

Avrupa’daki üsler arasında, nükleer silah bulundurulduğu halde, nükleer silah kullanma kapasiteye sahip avcı uçaklarının sürekli konuşlanmadığı tek üs olması bakımından, NATO’nun nükleer konuşlanmasında (nükleer duruşunda) İncirlik’in rolünün bir benzeri de yoktur. Bu hayli ilginç bir durumdur. Görünen o ki, Türkiye, ABD’ye “Rusya’ya karşı nükleer bomba bulundurabilirsin ama bunları atacak uçakları sürekli bulunduramazsın.” demiş gibidir. Nükleer savaş durumunda diğer üslerdeki (İtalya-Aviano gibi) filolardan kalkan uçaklar İncirliğe gelip bu silahları alarak atacaklardır.

B61 modernizasyonu ve B61 bombalarını başka bir yazıya bırakarak yazıyı sonlandırmak istiyorum.

Nükleer cephanelik açısından Avrupa’nın en büyüğü olan İncirlik’in kolay kolay bırakılamayacağı aşikâr. Diğer yandan bunun Türk-ABD stratejik ilişkisinin sonu hatta Türkiye’nin NATO’da çıkmak istemesi veya çıkarılmak istemesi (fark etmez) manasına geleceğini düşündüğüm için düşük bir ihtimal gibi geliyor. Ancak son zamanlarda özellikle 15 Temmuz ve sonrası ABD’de birçok çevrede bu yönde konuşmalar, yazılar bulunmakta.

Diğer yandan İncirlik’te kalıcı aktif nükleer kabiliyetli F-16 veya F-15 filosu barındıramayan ABD veya NATO’nun bu görevi ne derece verimli icra edebileceği de ayrı bir soru. Taşıma su ile değirmen döndürmek gibi nükleer savaşta başka üslerden gelecek uçakların bunları yüklenecek vakit bulabilmesi biraz zor. İncirlik Üssü’nün Rus nükleer başlıklı balistik füzeleri tarafından vurulmadan, öncesinde depolar sağlam kalsa bile üs, pist ve tesisler tahrip olmuş olacaktır. (Bkz; BİRİNCİ KÖRFEZ SAVAŞI’NDA HAVA HAREKATI -2)

Zaten İncirlik bombaları da dünyanın diğer yerlerindeki stratejik kuvvetlerin savaş uçakları ve stratejik bombardıman uçakları tarafından taşınan nükleer bombalarının tamamı gibi ikinci vuruş yeteneği içindir. ABD, Rus, Çin fark etmez bu böyledir. Yani ilk dakikalarda konuşan ICBM ve SLBM’lerden sonra hala daha savaşmaya gücü yeten taraf kalırsa ve savaş devam ediyorsa karşı ülkenin üzerine uçakları gönderip onun ikinci vuruş yeteneğini yok edip savaşı sonlandırmak için. Bu, görev ve yeteneğin NATO, ABD açısından önemli olan kısmı.

PEKİ NÜKLEER BOMBALARI NE YAPALIM?

Bizim açımızdan ayrıca önemi ise: Her ne kadar İsrail ABD’ni çok daha yakın müttefiki olan nükleer güç, Rusya dev bir nükleer cephaneliğe sahip ülke, İran henüz nükleer silaha erişmemiş ama emin adımlarla ilerleyen bir ülke, Fransa ve İngiltere aynı ittifakta olduğumuz ülkeler, Hindistan ve Pakistan ise bir sorunumuzun olmadığı ve olma ihtimalinin çok zayıf olduğu ülkeler olmakla birlikte yine de bu bombaların NATO şemsiyesinde nükleer caydırıcılığımıza katkısı var.

Kuzey Kore füzeleri ise ancak ben memleketim Erzurum’a ziyarete gittiğimde menziline girdiğim kapasitede. Üstelik anlaşılmaz şekilde “Kim Amca!” ülkemizde çok sevildiği için bize atmaz diye düşünenler çoğunlukta. Gerçi sevenlerinin çoğunun muhtemelen geçen sene Türk Dışişleri Bakanlığının Kuzey Kore’yi füze denemelerinden dolayı kınadığından haberi yoktur.

Neyse, sonuç olarak şöyle ya da böyle yukarıda saydığım dokuz nükleer gücün ve Nuclear Proliferation’a yani nükleer silahlanmanın yayılmasına konu olabilecek aday ülkelerin Türkiye’ye karşı nükleer tehdit oluşturmaları durumunda “İncirlik Bombaları” bir nebze de olsa bir caydırıcılık oluşturabilir. Bu caydırıcılığı NATO kapsamında oluşturduğu kesin.

Ancak bir ABD müttefiki ile yapılacak savaşta zaten bahsettiğim gibi çift kilit ve şifre sistemi olduğundan işe yaramayacaktır. Son 10 yılda çevremizde meydana gelen olaylar ve konjonktür değişimlerini göz önüne aldığımızda bulunması daha iyidir diyebiliriz. Ancak karşı çıkanların yani bizi daha çok hedef yaptığı yönündeki tezlerin de tutarlı yanları var tabi. Diğer yandan unutmayalım ki dün uçağını düşürdüğümüz, sonra can ciğer olduğumuz Rusya bugün bize Suriye’den çıkın deyip, PYD’yi ABD’nin kanatları altından alıp kendi kanatları altına almayı planlıyor ve son gelişmeler bunu gösteriyor.

Diğer yandan baştan harekata yeşil ışık yakan Trump veya ABD yönetimi gün geçtikçe yan çizmeye başladılar ve ambargo ile tehdit ediyorlar. Sanki şimdilik kaybettiklerini anlaşmışlar ama PYD insan kaynağını ve ağır silahlarını mümkün olduğunca zayi etmeden sonraki savaşa hazırlar gibiler. Kısacası PYD’ni kimin kuklası olduğu her gün değişmekle birlikte, Türkiye’nin ABD, Rusya, Fransa, Almanya, İngiltere vb. İran dahil kim dostu kim düşmanı harekatın 8.Gününde 8 kere değiştiği bir ortamda fazla bomba göz çıkarmaz.

Meşrepleri malum bazı çevreler, Rusya’nın lehine olacak şekilde, milli menfaatleri bahane ederek bu bombaların gönderilmesini yıllardır savunsa da ABD’ye PYD ve diğer konularda tavır koymak ile, NATO karşısındaki Rusya’nın ekmeğine yağ sürmek arasında çok fark var. Diğer yandan nükleer silahlara bekçilik etmenin de fayda-zarar hesabı iyi yapılmalı. (Bkz; Hava Kuvvetlerimizin Ara Uçak İhtiyacı Var Mı? Varsa Nasıl Kapatılır?)

Bedavadan sadece faydası var ise mesela çevremize karşı bedavadan elde edilen bir güç ve caydırıcılık ise sorun yok. Ancak bizi hedef yaparak risk oluşturuyor ve diğer komşular ile ilişkileri geriyor ise en azından bunun karşılığında ABD’den vefalı davranış beklentimizin karşılanması için gerekli girişimler yapılmalı veya bu bombalar sık sık gündeme getirilmeli.

Kaynak: www.kokpit.aero / Hakan Kılıç

Bir yorum bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi*