Artılarıyla ve Eksileriyle F-35

F-35 / JSF (Joint Strike Fighter) projesi için kontrat 16 Kasım 1996 yılında imzalanmıştır. Proje kapsamında Lockheed Martin X-35, Boeing ise X-32 prototipini üretmiştir. Uzun bir test sürecinin ardından rakibine üstünlük sağlayan X-35 için 26 Ekim 2001’de kontrat imzalanmıştır.

12 Temmuz 2002 tarihinde projeye dahil olan Türkiye projenin yedinci ortağıdır. Türkiye, F-35 krizi çıkmadan önce 6 adet F-35A uçağına sahip olmakla birlikte 116 adet uçak alacağını taahhüt etmiştir. Ayrıca TCG Anadolu ve gelecekte yapılması planlanan TCG Trakya içinde F-35B almayı planladığı üst ağızlardan dile getirilmiştir.

NOTO’nun yeni nesil ana muharebe uçağı olacak olan F-35 Lightning II; düşük radar kesit alanına ( stealth ) sahip, tek motorlu, çok yönlü ( multirole ) bir 5. nesil muharip savaş uçağıdır. F35 Lighting II, A/B/C olmak üzere 3 farklı varyasyona sahiptir . F-35A, CTOL yani Geleneksel İniş ve Kalkış özelliğini sahip olup genellikle hava kuvvetleri tarafından tercih edilmektedir. F-35, STOVL yani Kısa Pistlerden Kalkış ve Dikey İniş kabiliyetine sahip olup genellikle deniz piyadeleri tarafından amfibik gemiler için tercih edilmektedir. Son versiyon olan F-35C ( CV ) ise donanmalar tarafından uçak gemileri için tercih edilmektedir.

Giriş

Konu Türkiye ve F-35 olduğunda ise akla ilk gelen konu F-35 / S-400 krizidir. 2000’li yıllardan beri NATO’daki bazı dostlarımızdan Hava Savunma Sistemi istememize ve HSS tedariği için ihaleler açmamıza rağmen bir türlü istediğimizi elde edemedik. NATO müttefiklerimiz ya isteklerimize karşılık vermedi ya da sistemleri absürt fiyatlarla satmaya çalıştı. Bunun sonucunda Türkiye önce Çin ile daha sonra ise Rusya ile anlaşarak nihai anlamda S-400 almaya karar verdi. Bunun sonucunda “NATO Müttefikimiz” ABD hem suçlu hem güçlü bir tavır takınarak bizi F-35 projesinden dışlamaya başladı ve CAATSA yaptırımları ile stratejik müttefikini tehtid ediyor. Ancak ne kadar S-400 / F-35 krizi olduğunu bilsekte ABD ile Suriye, Doğu Akdeniz gibi bölgelerde zıtlaşmamız ve Ermeni, Yunan ve özellikle Yahudi Lobilerinin Senato üzerindeki etkisini de yok saymamak gerek.

F-35, birçok yeni ve çok gelişmiş özelliğe sahip ancak bu komplike yapısının doğal bir sonucu olarak da birçok sorunu olan bir sistemdir. F-35’in Hava Kuvvetleri Komutanlığı Envanterine girmesi durumunda bize bize sağlayacağı birçok artısı ve eksisi olacaktır. Ayrıca proje ortağı olduğumuz için de bazı ek artıları mevcuttur.

F35’in Türkiye İçin Artıları

F-35 Projesinin Türiye’ye Kazandırdığı Kabiliyetler

F-35’in en karmaşık bölümlerinden birisi olan Orta Gövdenin üretim ve montaj işlemini Northrop Grumman ile birlikte ortaklar arasında birtek TUSAŞ yapmaktadır. Ayrıca Kompozit Komponentler, F-35 Metalik Alt Gövdeler, F-35 Hava Alığı, F-35 Hava-Yer Harici Yük Taşıyıcı Pylon gibi birçok önemli bölümde tek veya sayılı kaynaklardan birisi TUSAŞ’tır.

JSF/F-35 Programı kapsamında faaliyet gösterilen iş paketleri ile TUSAŞ tarafından kazanılan kabiliyetlerden bazıları şu şekildedir;

  • Yüksek Hassasiyetli, Üstün Teknoloji Kompozit Komponent Üretimi,
  • Sofistike Yapılar İçin Robotik Fiber Serme,
  • Yüksek Hassasiyetli Robotik Kaplama,
  • Yüksek Seviyeli Dijital Entegrasyon,
  • Robotik İşleme, Delme, Kesme,
  • Yüksek Kalite Standartları Uygulamaları

F-35 projesinin bize en büyük katkıları kazanılan kabiliyetlerdir. TUSAŞ’ın ve diğer şirketlerin kazandığı kabiliyetler bizim için olağanüstü bir önem arz etmektedir. Zira, TUSAŞ tarafından yürütülen bir Milli Muharip Uçak (MMU) projesi mevcuttur.

TUSAŞ gib diğer şirketlerimizin de kazanımları mevcuttur. ASELSAN, Alp Havacılık, HAVELSAN, AYESAŞ, TÜBİTAK Sage, ROKETSAN, FOKKER ELMO, Kale Havacılık ve MİKES’te çok kritik parçaları üretmektedir. Ancak 2021 sonu, 2022 başı gibi bütün üretim duracaktır.

F-35

F-35’in Türkiye İçin Ekonomik Boyutu

F-35, 5. nesil bir muharip uçak olması dolayısıyla pahalı bir uçaktır. Ancak modern, 4++ olarak nitelendirilen bazı uçakların F-35’den pahalı olduğunu varsayarsak F-35 özelikle ilerleyen lotlarda fiyat ve performans açısından etkin bir uçak olacağını söyleyebiliriz.

F-35 Programının ekonomik açıdan en önemli katkısı ise elbette şirketlerimize olmuştur. Krizden önce 1000’in üzerinde parça üreten Türk Savunma Sanayi şirketleri buradan küçümsenmeyecek bir gelir elde etmiştir. Ancak şuan üretilen parça sayısının 139’a kadar düştüğünü hatırlatmakta fayda var.

F-35’in Üstün Özellikleri

Ne olursa olsun kabul etmek gerekiyor ki F-35 üstün bir uçak. Stealth karakteristiği ile uzun süre radarlarda görünmeyen F-35, Türkiye’nin SEAD ve Deep Strike kabiliyetlerini olağanüstü arttıracaktır. Üstün ağ merkezli harp kabiliyeti, sensör füzyonu, AESA Radarı, yüksek EH kabiliyeti ve düşük kızılötesi izi gibi birçok üstün özelliğe sahiptir.

Üstün özellikleri ile 4. nesillere açık bir üstünlük kuran bu uçaklara yakın gelecekte Rusya ve Çin de sahip olacak. Ayrıca F-35 sahibi birçok ülke bizim elimizdeki F-16’lardan bariz üstün olan 5. nesil uçaklara sahip veya olacak. Bu durum da HvKK için önümüzdeki 3-4 yıl içerisinde önemli bir dezavantaj haline dönüşecek. Eğer kriz yaşanmasydı, F-35 bu konuda HvKK için çok kritik bir sistem olacaktı.

Amiral Gemilerimiz

Bilindiği üzere Türkiye ilk LHD’si olan TCG Anadoluyu 2020 sonunda veya 2021 başında DzKK envanterine katacak. İkiz kardeşi TCG Trakya ise normal koşullarda TCG Anadolu’dan sonra ihalesi yapılıp yapımına başlanacaktı. TCG Anadolu üzerinden gidersek gemide STOVL hava araçlarının kalkışına izin veren kısa bir pist mevcut. Cihat Yaycı Amiralin bu linkteki videoda da bahsettiği gibi Türk Deniz Kuvvetleri F-35B almayı planlıyordu. F-35B’nin modern bir muadili olmadığı için burada muhtemelen savaş uçağı kullanamayacağız.

Füze İhracatları

Eğer kriz yaşanmasaydı SOM-J başta olmak üzere gelecekte F-35 için sertifiye edilen birçok füzemiz savaş uçağını kullanan ülkelere ihraç edilebilecekti.

F35’in Türkiye İçin Eksileri

F-35 ve Otonom Lojistik Bilgi Sistemi ( ALIS )

İsminden de anlaşılacağı üzere ALİS, F-35’in ömrü boyunca bakımını yapma, planlama ve sürdürme becerisi kazandıran; birçok kaynaktan gelen bilgileri işleyerek pilotların, bakım görevlilerinin ve kara vericilerin yedek parça temini ve lojistik gibi konularda daha kolay ve doğru kararlar almasını sağlayan, operasyon ve bakım maliyetlerini azaltan otonom bir sistemdir.

Yukarıda yaptığımız tanıma bakınca ALIS gerçekten mükemmel bir sistem. Ancak biraz özüne indiğimizde aslında mükemmel olmadığı sonucuna erişebiliriz. Çünkü bu sistemin dezavantajlarından birisini olası bir ambargoda net bir şekilde hissedebiliriz. Örneğin şuan ABD bize bir ambargo uygularsa biz zaten ürettiğimiz parçalardan daha fazlasını üretiriz, yedekteki parçalarla uzun bir süre idare ederiz ve ambargo uzarsa karaborsadan bazı F-16 parçalarını tedarik edebiliriz. Ancak ALİS tedarik zincirini hakkındaki bilgileri ABD’ye söylediği için F-35 parça tedariği ABD istemediği sürece normalden çok daha zor olacaktır.

ALİS, bir ülkenin yedek parça stoğu, harbe hazırlık durumu vb. birçok bilgi hakkında istihbarat açığı oluşturma potansiyeli dolayısıyla biraz ürkütücü bir sistem. Ancak resmi olmayan bazı spekülasyonlar insanı daha çok korkutuyor. Bu spekülasyonların çoğunun gerçeği yansıtmadığını düşündüğümüz için burada değinmeyeceğiz. Sonuçta F-35 ile içli dışlı olan mühendislerimiz ve komutanlarımız bu işin hesabını mükemmel şekilde yapmıştır. Ancak ne olursa olsun ALIS sistemi bir ülkenin hava kuvvetleri için önemli bir istihbarat açığı konumunda.

Emekli Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş’ın F-35 Yorumu

Emekli Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş’ın yaptığı benzetmeye göre F-35 uçan bir bilgisayar. Emekli Tümgeneral Karataş bu konuda şunları söylüyor. “F-35’lerin yazılımı milli olmadığı için uçağa hakim olamazsınız. ABD, istediği zaman uçurur, istemediği zaman engeller. F-35’e verilecek parayla muharip uçağımızı yapabiliriz.” Bunu şu örnekle açıklamak daha doğru olur. Sizce eski tuşlu telefonlar mı kişisel hayatınıza ait daha fazla hırsızlıkta bulunuyordu, illk dokunmatik telefonlar mı yoksa modern akıllı telefonlar mı? Cevap elbette açık. Modern bir akıllı telefon büyük şirketlerin Big Data’ları için bulunmaz bir nimet konumunda. Facebook skandalları ise buna basit bir örnek. Aynı durum ise 5. nesil F-35’de de geçerli. F-16 üzerinde ne kadar tamamen hakimiyetimiz olmasa bile konu F-35 olduğunda Türkiye’nin uçak üzerindeki hakimiyeti F-16’ya oranla azalırken ABD’ninki artıyor.

Tüm bu konuları bir araya getirdiğimizde ise şu sonuca ulaşıyor. Türkiye elbette F-35’leri uçurur ama ABD’nin istemediği bir operasyonda veya savaşta ne kadar efektif bir şekilde kullanabilir? Olası bir ABD ambargosunda bu uçaklar ne kadar süre uçar durumda tutulabilir?

F-35’in Bir Diğer Ekonomik Boyutu

Biraz önce ekonomik boyutu Türkiye için bir artı olarak göstermiştim. Daha doğrusu şirketlerimiz için. Ancak şuanda F-35’in Türkiye için eksi yönlerini değerlendiriyoruz. Yani bir bakımdan F-35’i alamamış olmamızın bize sağladığı artıları konuşuyoruz da denebilir. Bu durumda F-35’i alamayan Türkiye’nin buradaki en önemli karının cebimizde kalan milyarlarca dolar olduğu söylenebilir. Bu milyarlarca doların Türkiye’de kalmış olması yerli sistemlerin AR-GE’si için devletin daha fazla kaynak ayırmasına ve daha fazla yerli sistem tedarik edilebilmesini sağlayacaktır.

F-35’lerin Teknik Sorunları

F-35’lerin elbette en büyük sıkıntılarından birisi de bitmeyen sorunları. Bu sorunların temel nedeni ise uçakta birçok yeni ve yüksek teknolojinin bir arada kullanılması ve 9 ülkenin operasyonel ihtiyaçlarına cevap vermesi. Bu kadar komplike bir sistem ortaya çıkınca doğal olarak da sorunları bitmek bilmiyor.

Sonuç

Bu yazının “Türkiye için F-35 vazgeçilmez bir sistemdir.” gibi veya “F-35 para verilmeyecek bir tenekedir.” gibi bir sonucu olmayacak. Amaç tamamen ufkunuz genişletebilmek. Ancak gördüğünüz üzere ne olursa olsun tam bağımsızlık yabancı bir sistemle mümkün değil. O yüzden F-35 Lighting II olsun veya olmasın Türkiye bazı şeyleri yerli imkanlarıyla yapmalı. Milli Muharip Uçak (MMU), Muharip İnsansız Uçak Sistemi (MİUS), Hürjet, Hürkuş, Bayraktar Akıncı, Anka-Aksungur, Anka, Bayraktar TB2 ve Göksungur gibi birçok hava platformunu; kara ve deniz platformlarını da yerli olarak yapılmak zorunda.

Bir yorum bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi*