Birinci Körfez Savaşı’nda hava harekatı -2

Birinci Körfez Savaşı Hava Muharebeleri ve Irak Hava Savunması’nın Bastırılması.

Birinci Bölüm Linki:

1. KÖRFEZ SAVAŞI’NDA HAVA SAVAŞLARI VE F-117

HAREKATA YÖNELİK ÖNEMLİ İSTATİSTİKLER VE BALİSTİK FÜZE TEHDİDİ

Çöl Fırtınası Harekâtı Vietnam’dan sonra ki en büyük hava harekâtı idi. ABD ve birkaç Arap ülkesi de dahil olmak üzere 40 müttefik ülkeden oluşan koalisyon hava güçleri 18.000’den fazla lojistik amaçlı kargo uçuşu, 116.000’den fazla muharip uçak sortisi yaparak 88.500 ton bomba attı. Altı hafta süren hava saldırılarının ardından, kara harekâtı sadece 100 saat sürmüş ve harekatın ana amacı (görünen resmi amacı) olan Kuveyt, Irak işgalinden kurtarılmıştı.

Balistik füze saldırıları daha önce Afganistan gibi birçok yerde ve savaşta kullanılmış olmasına rağmen ilk kez bu kadar medyatik ve psikolojik harp etkisi medya sayesinde geniş ölçekli etki yapmıştır. Irak lideri Saddam balistik füzelerin kullanım amaçlarından “Politik olarak güçlü görünmek ve medyayı kullanarak propaganda/psikolojik harp amaçlı kullanımı” na çok iyi bir örnek olacak bir kullanım şekli denemiştir.

Ayrıca Irak, R-17 Scud türevi El-Hüseyin kısa menzili balistik füzelerini (SRBM) 40 ülkelik koalisyonu yani Batı dünyası-Arap ülkeleri koalisyonunu dağıtmak için veya İsrail’i savaşa sokarak yine bu amaca hizmet etmek için kullandı. Bu arada birkaç tane güneydoğu illerimize de düşen Scud türevleri İsrail, Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE’ye yoğun şekilde atıldı (88 adet fırlatmayı başardıkları bazı kaynaklarda yazmakla birlikte 100 adedin altında olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz).

BALİSTİK FÜZELER

Bu füzelerden bir tanesi Suudi Arabistan’da bir limandaki petrol tesislerinin çok yakınına düştü. Eğer tam isabet olsa idi limandaki birçok Amerikan harp ve ticari gemisi yanmış olacağı tahmin edilmektedir. Bu da savaştaki koalisyon kaybının çok daha farklı sayılarda olması sonucunu doğururdu. Ancak yine de tüm savunma sistemlerini aşan balistik füzelerin ne derece tehlikeli ve stratejik silahlar olduğuna örnek göstermek açısından çok iyi bir örnektir ki Irak Scud’larının CEP mesafesi çok büyük idi (Savaşta yaklaşık 697.000 ABD askeri yer aldı ve 299’u hayatını kaybetti. Uçaklara ve kayıplara ilişkin rakamları da bu başlık altında değil de sonraki bölümde yeri geldikçe paylaşacağım).

körfez savaşı balistik füzeleri

Günlerce sığınaklarda yaşayan İsrail ve Arap halkları savaşta ilk kez denenen Patriot balistik füze savunma sistemi ile korunmaya çalışıldı. Bölgede yerleştirilen bir SAM ve aynı zamanda balistik füze savunma sistemi olan Patriot’lar tarafından balistik füzeler (Scud) önlenmeye çalışılsa da başarı oranı %50’nin altında idi. (Bkz; Hava Kuvvetlerimizin Ara Uçak İhtiyacı Var Mı? Varsa Nasıl Kapatılır?)

O zamanki Patriot’lar balistik füze savunması yani anti-balistik füze olarak emekleme dönemindeydi. Aslen Avrupa’daki Rus TBM ve hatta MRBM ve ötesi füzeleri durdurmak üzere geliştirilse de hala daha 600 km menzilli balistik füzelere karşı etkili idi ve üstelik savaşta hala yeni güncellemeler ve yazılımlar yüklenmekteydi.

(Bu arada ülkemizde bazı akademisyenler sık sık Körfez Savaşı’ndaki Patriot’ların başarı oranının düşük olmasını öne sürerek Türkiye’nin şu an ABD ile alım görüşmeleri yaptığı veya ABD’nin teklif ettiği Patriot’lar ile kıyas ederek, subjektif, teknik bilgiden yoksun açıklamalar yapmaktadırlar. Gerçi Pentogon’un zamanında Patriot’ların başarısını yüksek beyan ettiği ve yalan söylediği sonradan yapılan resmi itiraflar ile açıklanmıştır.

Ancak bu iddia edildiği gibi komik rakamlar değil en düşüğü %40 civarıdır. Maalesef sağlam kaynaklar olarak ileri sürdükleri kaynaklarda S-400 meselesi yüzünden sürekli bir dezenformasyona maruz olduklarından ve Türk ordusu bizzat Körfez Savaşı’na müdahil veya gözlemci sıfatı ile dahil olmadığından bilgi kirliliği hat safhadadır.

Tıpkı üreticisi olmadığımız ve tek resmi kaynak olan Rusya’ya S-400 kabiliyetleri konusunda inanmak zorunda oluşumuz vb. Diğer yandan Irak Scud füzelerinin çok eski olması yani metal yorgunluğu gibi sebeplerden dalış (Terminal) safhasında parçalanması veya gövdesinden parça kaybetmesi PAC radarlarını aldatmış ve sık sık savaş başlığı yerine düşen parçaya kilitlenmiştir. Bazen de savaş başlığı çok alçakta vurulduğu için yere düşünce yine de görevini yapmıştır.

Her şeye rağmen koalisyon ülkeleri halkına verdiği psikolojik moral motivasyon desteği haricinde Patriot’un bu ilk versiyonlarının çok başarısız olduğu kabul edilse bile şu an bize teklif edilen PAC-3MSE ile ilk versiyonların kabiliyetini bir kenara bırakın, fiziki yapı ve yazılım olarak bile dağlar kadar fark vardır ve kıyas etmek çok komiktir.

Tabi ki bugünkü S-400, Aster-30 gibi modern hava/füze savunma füzeleri ilk PAC örneklerinin çok ilerisindedir ancak o zamanın şartları ve ilk kez balistik füze savunmasının dünya tarihinde fiili olarak gerçekleştirilmesi açısından çok önemli bir başarı ve dönüm noktasıdır. Şu an ki PAC’lar Yemen-Husi-Suudi Savaşında Burkan füzelerine karşı başarılı savunma yapmaktadır ki Suudi Arabistan’dakiler bile PAC-3MSE değildir, alt versiyondur.

(Yemen Husi’ler İran yardım ve teknolojisi ile Burkan-3 füzesini yapmıştır ki bu füzenin 1200 km menzilli olduğu söylenmektedir. Bu durumda Suudi PAC sistemlerinin hedefleyebileceği balistik füze sınıfının yani menzilini dışında kalacaklardır. Suudilerin THAAD alma amaçlarından birisi de bu olabilir).

BALİSTİK FÜZELER VURMA ORANI

Balistik füze savunmasını %100 yapan bir sistemin bugün dahi yapılamadığını da göz önüne alırsak Körfez Savaşı’nda tenkit edilecek husus PAC’ların balistik füzeleri %100 durduramaması değil, koalisyonun 2600’den fazla uçağı içinde o kadar ISR görevli olanları ve uyduları ve Scud rampalarını vuracak A-10’dan F-16’ya kadar onlarca çeşit uçağa rağmen Irak Ordusunun 100’e yakın Scud (El-Hüseyin) füzesini ateşlemesine mani olamamalarıdır. Yani öncesinde bataryayı bulup imha edememeleridir.

Saddam’ın her şeye rağmen 88 Scud (El-Hüseyin) balistik füzesini başarılı şekilde fırlatmayı başardığını düşünürsek ve balistik füzelerin doğası gereği önlenmesi çok zor olduğunu da göz önüne alırsak tehdidin önemi anlaşılır. İsrail ve Arap Ülkeleri’nde Scud’lar yüzünden ölen ve yaralanan siviller olmuştur.

Diğer yandan bu durum koalisyon hava gücünün Patriot’lardan başka çareler de aramaya itmiştir. Öyle ki koalisyon hava gücünün muharip unsurlarının özellikle A-10 ve F-16 savaş uçaklarının 2/3’ü savaşın ilk birkaç gününde silahlı keşif görevleri ile Scud rampalarını aramak için görevlendirilmiştir. Bu durum çok sayıda Scud rampası imha edilene kadar yani Irak balistik füzeleri bitene kadar devam etti.

Mobil araç üzerinde olan Scud’ların tespitinde uyduların yanı sıra çeşitli keşif uçaklar ve RC-135 Joint Star uçağı da çok etkili oldu. (Bu savaştan ders alan İran balistik füzelerini artık tünellerde saklamakta ve atış anında tünelin tepesindeki kapak açılarak hem balistik füze düşmandan saklanmakta hem de görev yapmaktadır.

Bu durumu 2018 başında Dış Politika dergisi 2 ve 3.Sayıda anlattığımdan ve twitter hesabımda yazdığımda batı kaynaklı bilgi olduğu için inanmayan pek çok kişi olsa da sonradan yayınlanan açık fotoğraflar ve en son İran televizyonunun detaylı çekimleri ve hatta fırlatma anında yerin altından çıkan füzeler tüm dünyada şüpheleri ortadan kaldırmıştır. İşte Körfez Savaşı’ndaki bu Scud avın”dan ders alan İran aynı şeyi yaşamamak için demonte olarak stokladıkları füzeleri tünellerde montaj yapıp fırlatma iskelesine koyacak ekipmanları dahi düşünmüştür).

PSİKOLOJİK ETKİ

Her şeye rağmen Saddam balistik füzeleri ile özellikle ilk günlerde tüm İsrail ve ilgili Arap ülkelerinde sivil halk üzerinde ciddi bir balistik füze terörü estirmeyi başarmıştır. Görüntüler yıkım yönü ile İkinci Dünya Savaşı’ndaki Alman V-2 roketlerinin Londra’da meydana getirdikleri görüntüler gibi olmasa da panik açısından bakıldığında aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi siviller açısından korku tavan yapmıştır.

körfez savaşı

PLANLAMA VE TAKTİK HAVA UNSURLARININ STRATEJİK HAREKATTA KULLANILMASI

Carl von Clausewitz’in “Her şeyin sonucuna bağlı olduğu harekatın ve gücün merkezinin karşısında her ne varsa bütün enerjimizi ona yönlendirmeliyiz” kavramı harekatın planlamacılarınca genel kabul görmüş ve aslında bu teoriyi destekler yönde planlamalar yapmışlardır.(1)

Çöl Fırtınası Harekâtı için yapılan planlama B-52 gibi stratejik uzun menzilli ağır bombardıman uçakları gibi eski USAF-SAC (2) bünyesindeki uçakları da barındırsa bile daha çok taktik uçaklara veya taktik hava gücüne dayanıyordu. Tabi ki taktik hava gücünün yani muharip avcı ve av/bombardıman uçaklarının tek başına başardığını söyleyemeyiz.

Yüzlerce destek uçağı da vardı. Her görev tipinin gerektirdiği operasyonları için tankerler, arama ve kurtarma unsurları (uçak/helikopter), E-3C ve benzeri AWACS uçakları ile C4ISR uçakları özellikle RC/EC-135 JSTARS dahil olmak üzere birçok tür ve görevde uçak kullanıldı.(3)

Bununla birlikte Çöl Fırtınası planlamacıları saldırının büyük kısmı için taktik hava unsurlarını kullandı. Hava savaşı tarihinde nadiren taktik hava gücüne bu kadar güvenildiği görülür. 2.Dünya Savaşı’nda Almanya ve Japonya’nın belini kırmak için hatta daha öncesinde Hitler İngiltere’yi teslime zorlamak için Britanya Savaşı’nda zamanın stratejik uçakları sayılan uzun menzilli bombardıman uçakları ile bombardıman yapmış ve yine stratejik silah sayabileceğimiz ilk balistik füze olan V-2 roketinden binlerce fıtlatmıştı.

Aynı şekilde Almanya ve Japonya’ya karşı ağır darbeler USAAF’ın(4) B-17, B-24, B-29 gibi uzun menzil ağır bombardıman uçakları tarafından vurulmuştu.

Kore Harbinin özel hususiyetleri sebebi ile ağır bombardımandan ziyade dogfight (it dalaşı) şeklinde geçen hava savaşları ön plana çıksa da Vietnam’da yine B-52’lerin halı bombardımanları ile zafere ulaşılmaya çalışılmıştır. Vietnam’da B-52’lerin yani stratejik bombardımanın veya halı bombardımanının başarılı olmamasının ana sebebi ise seçilen hedeflerin uzun süre taktik hedefler olmasıdır.

birinci körfez savaşı bombardıman uçakları
hava bombardımanı

Çöl fırtınası harekâtında ise Amerika’daki üslerinden kalkan B-52’ler 35 saat uçarak Irak’ı bombalayıp geri dönerek rekor kırmıştır. (İngiltere ve başka üslerden kalkarak görev yaptıkları da olmuştur). Bu savaşta koalisyon güçlerinin yaptığı bombardımanın ağırlık cinsinde %40’ı B-52’lere aittir. Ancak bu B-52G’lerin bomba kapasitesi ile ilgili bir ağırlık oranı idi. Bunu savaşın kazanılması yönü ile %40’ı olarak anlayamayız.

Örneğin hava savunma sistemlerinden temizlemiş bir sanayi tesisi veya karargâh B-52 tarafından tek seferde çok bomba atılarak yok ediliyordu. Ancak özellikle ilk günlerde önemli stratejik hedefleri yok edenler B-52’lerden daha ziyade F-111F, F-16C, F-4G, F-117A, Tornado GR1 vb. taktik uçaklar idi.

B-52’ler ve halı bombardımanı hakkında daha ayrıntılı bilgi için daha önce yayınladığımız makalelerimize göz atabilirsiniz.

TAKTİK HAVA GÜCÜ İLE STRATEJİK HAREKâT

Çöl Fırtınası aynı zamanda taktik hava gücünün bu kadar geniş bir görev yelpazesinde faaliyet gösterdiği ve bunu başarıyla gerçekleştirdiği ilk hava harekâtı idi. Taktik hava gücünün katkıları kadar yine önemli görevleri gerçekleştirmek için kullanılan nispeten az sayıda stratejik unsur da vardı.

Bunda sivil kaybın ve enerji israfının önüne geçecek akıllı mühimmatların çoğalmasının etkisi olduğu gibi Vietnam’ın her derde deva F-4D/E, F-105, B-52 uçaklarından başka çok sayıda yeni tipte uçak üretilmesinin de etkisi vardır. Akıllı mühimmat kullanımı ve bu tür uçaklara bir örnek vermek gerekirse, örneğin ilk kez akıllı mühimmatların tek bir uçak tarafından koordine edilmesi gerçekleşmişti.

Irak’ta bir petrol rafinerisine saldıran F-111F’ler lazer güdümlü mühimmatlarını bırakıp peşine kaçış manevrasına başlamış ve hedef bölgesinden kalan tek bir F-111F tarafından tüm mühimmatlar lazer işaretleyici ile hedefe angaje edilmişti. Böylece diğer uçaklar riske girmemişti. Diğer yeniliklerden mesela Tomahawk gibi seyir füzelerini, HARM gibi anti-radyasyon füzelerini veya Hellfire gibi tanksavarları gelecek bölümlerde anlatacağım.

Kuşkusuz Vietnam’da da operasyonlar için taktik ve stratejik saldırı için taktik uçaklar kullanıldı ama şimdi daha iyi eğitimli uçak ekipleri ile birlikte bu görev türlerinde belirgin bir uzmanlaşma göze batıyordu. Buna en güzel örnek ise F-4G Wild Weasel ve onun gerçekleştirdiği SEAD görevlerinde görülüyordu.

f-4

AĞ MERKEZLİ HARP

Körfez Savaş’ında nerede ise her bir farklı hedef veya görev türü için farklı bir uçak veya helikopter kullanılmıştır ve hava harekatlarının strateji ve taktikleri temelden değişmiştir.

Buna da bir örnek verecek olursak: artık müşterek harekât sadece bir ordunun kendi kara, deniz ve hava kuvvetlerinin birlikte planladığı ve koordinasyon içinde icra ettiği bir muharebe şeklinden çıkıp, çok uluslu güçlerin aynı dili, aynı komuta sistemini, aynı hedeflere yönelirken ortak taktik hava resmi, data-link, ağ merkezli harbin ilkel uygulamaları gibi yenilikler içermeye başlamıştır. Hava görev emirlerinin hazırlanması, onaylanması ve filo düzeyine indirilmesi ağ merkezli harp ve gelişen haberleşme teknolojileri ve daha da ötesinde Vietnam’dan alınan dersler ile dakikalar düzeyine inmişti.

ABD ve NATO Çöl Fırtınası Harekatı’nda anlamışlardır ki artık ağ merkezli harekât ve tüm kuvvetlerin birbirine dijital olarak entegre olması gelecekte zorunlu bir gereklilik olacaktır. Aslında F-22 ve F-35’e ilham veren sadece F-117 “Stealth” uçağının Bağdat’a kadar koridor açmaktaki başarısı değil bu ağ merkezli harp gerekliliğinin görülmesi ve koalisyon hava gücünün koordine edilmesindeki güçlükler idi.

Çok uluslu gücün çok ulustan oluşan pilotlarının General C.Hurner’in (Harekatın hava güçlerinin genel komutanı) idaresindeki harekat merkezinde yazılan hava görev emirlerinden aynı şeyi anlaması ve istenen aynı şeyi aynı zamanda yapabilmesi çok zor bir faaliyet idi. Öyle ki harekât merkezlerindeki subayların pilotlar gibi hayati riski ve stresi olmasa da daha çok yoruldukları ve uykusuz kaldıkları oluyordu. Aslında ağ merkezli harbin geliştirilmesi ve komuta-kontrol uçağı gibi olan F-35 gibi uçaklar bu ihtiyaçların sonucu doğdu.

(F-35’e neden komuta-kontrol uçağı benzetmesini yaptığımı merak edenlere veya itiraz edenlere bu konuda yazılmış en geniş Türkçe kaynağı, F-35 raporumu

tavsiye edebilirim).

JOHN WARDEN VE ŞAH-MAT EKİBİ

7 Ağustos 1990 günü yani Saddam’ın Kuveyt’i işgalinden sadece 5 gün sonra, sonradan koalisyon güçleri genel komutanı olacak olan General Schwarzkopf, yine koalisyondaki tüm hava unsurlarının genel komutanı olacak olan o sırada Cidde’de bulunan General Chuck Horner’dan Birleşik komutanlığın kurmaylarına stratejik hava savaşı için planlamalara başlamaları talimatını vermesini istedi.(5) (Bkz; Milden denizaltıları ne zaman envantere girecek?)

Horner daha önce bu tür planlamalardan bazılarına çeşitli çekinceler, rezevr koymuştu. Tıpkı Vietnam’daki gibi operasyon alanındaki düşman birliklerine yönelik bir harekata karşı idi. Yani stratejik taarruz yanlısı idi. Schwarzkopf istediği gibi olacağına yani Vietnam gibi olmayacağına dair kendisine teminat vermişti. Horner’a göre sadece düşmanın konuşlanmış askeri birlikleri değil, düşman ulusunun ‘ağırlık merkezleri’ vurulmalı idi. (Carl von Clausewitz’in yukarıda bahsettiğim teorisi gibi). Kısaca Horner’in teorisine göre ilk başta tahrip edilmesi gereken hedefler şunlardı:…

Haftaya 3.Bölüm ile devam edeceğiz. Başlıklarımız şunlar olacak:

-John Warden ve Şah-Mat Ekibi (Devamı).

-Çöl Fırtınası Harekâtı ve Irak Hava Savunma Sisteminin Bastırılması (Felç edilmesi).

-Koalisyonun Uçak Kayıpları.

-SEAD Görevleri.

-Çöl Fırtınası Harekatı’nda En Çok Kullanılan Muharip ve Yardımcı Sınıf Uçak Tipleri ve sayıları.

-1991 Körfez Savaşı’nda Irak Hava Kuvvetleri’nin Kayıpları.

Kaynakça:

1-Dr. Eliot A. Cohen vd., Gulf War Air Power Survey Volume I Planning and Command and Control, Library of Congress Cataloging-in-PublicationData, Washington, D.C., 1993, s. 2.

2-ABD Hava Kuvvetleri’nin eski yapılanmasında Stratejik Hava Kuvvetleri Komutanlığı

3-Brian D. Laslie, The Air Force Way Of War U.S. Tactics And Training After Vietnam, The University Press of Kentucky, Lexington, Kentucky, 2015, s.130

4-O zamanki Amerikan hava gücü henüz hava kuvvetleri bünyesinde değildi. Birleşik Devletler Kara Hava Gücü (USAAF) olarak teşkilatlanmıştı.

5- Tom Clancy ve Emekli General Chuck Horner, Her Erkek Bir Kaplandır, (çev. Feride Kurtulmuş), Epsilon Yayınları, İstanbul, 2002, s.264.

Kaynak: www.kokpit.aero / Hakan Kılıç

Bir yorum bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi*