F-117 Nighthawk Sırplar tarafından nasıl düşürüldü?

‘Stealth teknolojisi artık işe yaramıyor mu?’, ‘Stealth öldü ise, ABD B-21 Raider’e ve Çin H-20 uçağına neden 100 milyarlarca dolara varacağı iddia edilen paralar akıtıyor?’, ‘F-35 PASİF radarda göründüğüne göre artık önemi kalmadı mı?

Öyle ise neden hala daha yeni yeni ülkelerden sipariş alıyor?’, ‘MMU TF-X neden hala daha stealth tasarıma sahip?’, ‘RAM kaplama ve teknolojisi nedir, ne işe yarar?’, ‘Çin, Amerikan B-2 ve B-21 gibi stealth bombardıman uçaklarını durdurabilir mi ve Çin bulanlar mücadele için neler yapıyor?’ gibi daha birçok sonunun cevabını aradığımız 8-9 bölümlük yazı dizisinin bugünkü bölümünde iki olayı ele alacağız.

Birincisi: NATO Bosna müdahalesinde Sırplar tarafından düşürülen ve o zaman ki radarlara göre stealth, ancak bugünkülere göre yarı stealth ve kimilerine göre 5’nci nesillerin öncüsü, kimilerine göre 4++ nesil taktik bombardıman uçağı F-117 Night Hawk’ın düşürülmesi olayı.

Diğer konu ise, B-2 Spirit’in kabiliyetini sergilemesi açısından Libya saldırısının ayrıntılarını ele alacağız. Bunu daha önceleri yine bu sayfalarda ayrıntısını anlattığım için özet şeklinde aktaracağımız 1986’daki Libya saldırısı ile kıyaslayacağız.

NATO BOSNA MÜDAHALESİNDE DÜŞÜRÜLEN F-117 NIGHTHAWK

Öncelikle, F-117 uçağı stealth çağının öncüsü, bir nevi deneysel çalışması idi. Stealth uçaklar ile radarların rekabetine bakarken her uçak için yapıldığı zamana göre bakmak lazım. Evet, F-117, çok düşük bomba kapasitesi, hava-hava kabiliyetinden yoksun olması ve stealth kabiliyeti bakımından F-22 ve F-35’den düşük olması yönü ile eleştirileri hak ediyor. Fakat o zamanki Rus veya Irak radarları da şimdikiler kadar kabiliyetli değildi.

Nitekim Irak radarları hiçbir F-117’yi zamanında görüp kendi hava savunma birimlerine tedbir aldıramadı. Bunda elektronik karıştırmanın da etkisi olmakla birlikte kilometrelerce öteden yani F-16’ları gördükleri gibi görebilseler hava savunma füzeleri mutlaka harekete geçerdi. Bağdat bombalanmaya başladığında ise körlemesine savunma yapıyorlardı. F-117 Körfez Savaşı’nda tam bir hayalet uçaktı ve çok başarılı oldu.

Bu arada yanlış bilenler için dünya üzerinde radara hiç görünmeyen uçak olmadığını tekrar yazayım. Ancak mesele radar veya hava savunma sisteminin uçağı zamanında görmesi veya görmemesi. Yoksa tamamen görünmez olması değil.

Malumununuz sosyal medyada takip edenler hatırlayacaktır ki geçen aylarda sosyal medyada çok tartıştığımız gibi USAF F-35 RCS kayıtlarından, Rus açık kaynak kayıtlarından S-400 verileri alınarak yapılma düz mantık içeren tabloya göre S-400’ün F-35’i 46 km bazı kaynaklara göre de 65 km kala görebileceği çıkıyor, iddia ediliyor. Tabi, çapraz ve yoğun şekilde yerleşmiş NEBO-M radarları ile desteklenmiş Moskova çevresinde durum ne olur bilemeyiz. Burada standart S-400 bataryası ve radarları dikkate alınmış.

Şimdi bu tabloya F-35 açıcından bir zafiyet değil, kabiliyet denir. S-400 ve diğer Rus hava savunma sistemleri açısından ise bu kadar yakın mesafede görmesi için zafiyet denir. Çünkü en basit açıdan F-35 çoktan anti-radyasyon füzelerini göndermiş olacaktır. Yani o noktada hava savunma radarının görmesi ile görmemesi arasında fark yok.

Özetle hava savunma açısından dünyadaki anti-radar/radyasyon ve seyir füzelerini düşündüğümüzde bir radarın düşman 5’nci nesil uçaklarını 100-150 km mesafeden göremedikten sonra başarılı savunma yapması imkânsız gibi bir şey. Yani F-16’yı yüzlerce kilometre öteden gördükleri gibi olmalı. Görünmezlik ile kastımı anladığınızı kabul ederek, birinci bölümde stealth’ın ne demek olduğunu özetlediğim paragrafa tekrar dikkatinizi çekerim: “Stealth yani ‘İleri gizlenebilirlik’ veya ‘Düşük görünürlük’ için sadece düşük radar görünürlüğü yetmez.

F-117 Nihgthawk

Ayrıca düşük görsel, termal (kızılötesi), akustik, elektromanyetik emisyon gözlenmesi şartı da vardır. Bu yapısal özelliklere uçuş anında veri bağı (data-link) ve telsiz sessizliği gibi unsurlar da eklendiğinde düşük görünürlük / ileri gizlenebilirlik elde edilir ve tüm bu şartlar yerine geldiğinde 5’nci nesillerin stealth özelliği tam manası ile gerçekleşmiş olur.”

Konuya dönecek olursak, 1991 Körfez Savaşı’nda görünmez olan F-117, 2000’li yıllarda artık değildi. Düşük bomba kapasitesi, hava-hava kabiliyetinin olmaması gibi etkenler olsa da servisten kalkmasının en büyük sebeplerinden biri de bu idi. Hava-hava savaşı yapmasa da diğer uçakların korumasına ihtiyaç duymadan, görünmeden “Deep Stike (Derin saldırı)” uçağı olması gerekiyor idi.

Belki F-117’yi yakalayan hava savunma füzesi radarı, Körfez Savaşı’ndan sonra yeni yapılmış modern bir radar değildi. Ancak Ruslar ve dünya F-117’yi nasıl yakalayacağını öğrenmişti. Radarları yoğun ve çapraz yerleştirmişler ve F-117’nin geleceğini bilerek tuzak kurmuşlardı. Bunu her zaman ve her yerde yapma ihtimalleri olmasa bile artık F-117 “Hayalet Uçak” ünvanı kaybetmiş gözüküyordu.

ABD açısından riske girmek ve işi şansa bırakmak mümkün değildi. Bu, sadece prestij meselesi değil, aynı zamanda koca bir ‘hava muharebesi stratejisi’nin üzerine inşa edileceği yeni bir kabiliyet söz konusu idi. Yani stealth olacaksa da tam olmalı idi. Nitekim sonrasında F-22 ve F-35 doğdu.

Diğer yandan pilotun kısa sürede CSAR görevli helikopterler tarafından kurtarma harekâtı ile kurtarılması konusu da garip. Eğer bu işin içine planlama aşamasına Ruslar tamamen dahil olsa ve F-117’yi göreceklerinden emin olsalar, düşürüleceği bölgede baştan tedbir aldırır, Sırpların pilotu muhakkak esir almasını isterlerdi.

Bu sayede F-117 sırlarının bazılarına vakıf olurlar, en azında medya yolu ile müthiş bir psikolojik harekât yapma imkânı yakalarlardı. Ancak olay sanki şansımızı deneyelim mantığı içinde son anda gelen bir istihbarat üzerine gerçekleşmiş gibi.

Birinci Körfez Savaşı’nda kayıp vermeden Rus ve Fransız hava savunma sistemleri ile yoğun donatılan Irak’ta Bağdat’a kadar bir koridor açmayı başaran F-117 Irak hava savunmasını F-4G Wild Weasel ve AH-64’lerle birlikte felç etti. Ancak bu arada bu kadar çabuk saf dışı kalan Rus sistemlerinin şokunu yaşayan Ruslar da istihbarat topluyordu. S-400’ün doğmasına sebep olan bu çalışma Bosna Savaşı’nda F-117’nin düşürülmesi ile cesaret kazandı. Çapraz yerleştirilmiş radarlar ve aşağıda anlatacağım faktörler birleştirildi, F-117 tespit edildi ve SAM füzesi ile vuruldu. Zaten çok düşük bomba kapasitesi olan F-117 Körfez Savaşı’nda efsane olmuşken Bosna’da soru işaretlerine yol açtı.

Sonuçta 30 civarı uçak 30 yıllık faydalı kullanım ömürleri bitmeden servisten kaldırıldı. Ancak Arizona’daki meşhur çöldeki uçak mezarlığında köpüklenmek yerine hangarlarda depo seviyesi bakımla faal tutuldular. Hatta savunma medyasına yansıdığı kadarı ile iki tanesi bugünlerde ara sıra test amaçlı olduğu tahmin edilen uçuşlar yapıyor.

Şimdi olay hakkındaki iddiaları sıralayalım:

-F-117’de o zaman RWR yani şu an hemen hemen tüm savaş uçaklarında bulunan radar ikaz alıcısı ve ekranı yoktu. F-117 vurulduğunda MOBİL radara 10 km kadar yaklaşmıştı. Oysa o rotada radar olmaması gerekiyordu. Pilot RWR olmayınca radarı ve üzerine gelen radar güdümlü SAM füzesini fark edemedi ve rotada devam etti. Şu an bile mühimmat bırakmak için çok gereksiz bir yakınlık olan 10 km mesafeden görülemeyecek uçak yoktur. Gelecekte de radarlara asla görünmeyecek bir uçak yapılması çok zor. Zaten görünmezlikte amaç anti-radar veya akıllı mühimmatları emniyetli mesafeden bırakacak kadar görülmemektir. F-35, F-22, J-20 veya B-2 gibi uçaklar da bunu başarır.

-O zamanki teknolojide sağanak yağmur uçağın görünürlüğünü artırıyordu ve o gece yağmur yağıyordu.

-Pilot bomba kapaklarını çok erken açmıştı ve açılır açılmaz görülmüştü. Bugün de F-35 dahil bomba kapaklarını yani dış gövde üzerindeki silah yuvası kapaklarını açtıkları kısa sürede stealth özelliğini önemli ölçüde yitirirler. Dolayısı ile kapakları ancak kritik noktaya gelince açarlar. Rastgele önceden açmazlar.

-Bugün bile bir uçağın geçeceği saati tam rotayı (Almanya’daki gibi) biliyorsanız bir noktada karşılıklı radarları konumlandırıp uçak üzerinde yansımayı maksimize ederek görünür kılabilirsiniz. Ancak taktir edeceğiniz üzere tam rotasını ya tatbikatta ya havacılık şovunda veya istihbarat ile bilebilirsiniz. Bosna’da bu yapılmıştı. Ancak bunun tesadüf olmadığını iddia edenler var. Bu iddiaya göre NATO karargahındaki Sırp asıllı bir Fransız subayı harekatın saatini ve F-117’nin rotasını casusluk yaparak Sırplara vermişti. İddia o ki, subay tutuklandı ama NATO’nun itibarı açısından medyadan saklandı.

-Rus SAM füzesi radar kilidini F-117 pilotu RWR olmadığından göremedi ve kaçınma manevrası yapamadı. Ancak mesele yani skandal tarafı zaten uçağın görülmesi idi. Düşüren Rus füzesini ve F-117’yi düşündüğümüzde kilit atıldıktan sonra F-117 o füzeyi görse bile manevra yeteneği sınırlı olan bu uçak kolay kolay kurtulamazdı. F-117 radarda görünmemek üzerine yani kilit atılamaması üzerine tasarlanmıştı.

– F-117 her şeye rağmen Birinci Körfez Savaşı’nda gerçekten ‘Hayalet Uçak’ ünvanı hak edecek şekilde Irak radarlarından sakınmış ve çok başarılı görev yapmıştı. Ancak taşıdığı stealth teknolojisi ilk olması yönü ile şimdikilerle kıyas dahi edilmezdi. Nitekim radarlar gelişiyordu ve F-117 artık teknolojik ömrünü bitiriyordu. Pek çoğuna göre F-35’in stealth olarak tanımlandığı bir ortamda F-117 için de aynı şeyi söylemek stealth kavramı açısından çok mantıksız. F-117 üretildiğinde henüz 80-90’li yılların radarları vardı. Örneğin S-300’ün PMU-2 modeli veya S-400’ün henüz yoktu. Bu yüzden ihtiyacı karşılayacak nitelikte idi.

F-117 Nighthawk

B-2’NİN LİBYA SALDIRISI

Hava savunma füze sistemi çok zayıflamış bir ülkeye B-2 ile saldırı yapılması aslında çok ilginçti. Gerçek savaş ortamında daha önce denenmiş B-2 uçağın tekrar denenmesi mi, yoksa riske girmemek adına mı yapıldı bu konuda net bir şey söylemek zor.

ABD’den (Whiteman AFB) kalkan üç B-2A’dan (Zaten sadece A modeli var) biri yedek yani ihtiyat olarak havalanmıştı. Uçaklar Atlantik’i geçti ve Sirte’nin yaklaşık 30 mil güneybatısında bulunan ve nispeten görüşün çok açık olduğu çöl bölgesinde iki DAEŞ eğitim kampına saldırmak üzere Libya hava sahasına girdiler.

Daha öncesinde MQ-9 Reaper SİHA’lar tarafından kamplar takibe alınmıştı. İki B-2 hedeflere düzinelerce bomba bıraktı. Sonrasından ise hareket halindeki hedefleri AGM-114 Hellfire füzeleri ve 500 lb GBU-12 Paveway lazer güdümlü bombaları kullanan Reaper SİHA’ları imha etti. Kamplardan kimsenin kaçmasına müsaade etmediler.

Bu ekip çalışmasının iyi bir örneği idi. Böylece stealth bir uçak kullanılarak pilotu riske atılmamıştı ve diğer uçak MQ-9 zaten SİHA idi. Yaklaşık 100 DAEŞ’linin imha edildiği harekatta B-2’ler havada yakıt ikmali yaparak toplam 34 saatlik uçuş gerçekleştirerek ABD’deki üssüne geri döndü.

Üçüncü bölümde bahsettiğim modernizasyon kapsamında bu yeni iletişim ve yeniden hedefleme yeteneğinin sağlayan veri bağlantısı kabiliyeti B-2 ile MQ-9 arasında Libya’da saldırısında test edilmiş olma ihtimali de yüksek.

Oysa daha önceki 1986 Libya saldırısı çok farklı idi. 1986 Libya saldırısında (Eldorado Kanyonu Operasyonu) tankerlerden, AWACS’lara, EH uçaklarından keşif uçaklarına kadar 16 ayrı tipte uçak kullanılmıştı. Fransa ve İspanya’nın hava sahasının kullanılmasına izin vermemesi sebebi ile asıl bombalamayı yapan 18 adet F-111’in 5 kez havada yakıt ikmali yaptığı saldırıda, Libya hava gücü ve hava savunma sistemi zayıf olmasına rağmen kayıp verilmişti.

Uçak gemisinden katılan uçak sayısı da 15 idi. 48 adet güdümlü (akıllı), 252 güdümsüz mühimmatın kullanıldığı saldırıda Kaddafi’nin çadırları, Bingazi Hava Alanı’ndaki uçak hedefleri ile diğer birkaç hedef vuruldu. Bu harekatta Libya hava savunma sistemi tarafından ateşlen bir SAM füzesi ile vurulan F-111F uçağı düşmüş ve iki mürettebatı da ölmüştü.

Kaynak. kokpit.aero

ABD 6. NESİL UÇAĞININ PROTOTİPİNİ UÇURDU

Bir yorum bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi*