Küçük füzeler | Soğuk Savaş Dönemi Konseptleri -1

Stratejik Bakış – Soğuk Savaş Dönemi Konseptleri

Bölüm 1 – Küçük Füzeler

Balistik füzeler, seyir füzeleri, hipersonik füzeler hatta nükleer itki sistemine sahip sınırsız menzilli füzeler… Konuyla ilgilenen kişileri bir kenara bırakınız, basın yoluyla tüm dünya kamuoyu sürekli bu hususlarda doğru yanlış bilgi bombardımanına maruz kalıyor şu günlerde.

Zira dünya politik, ekonomik ve askeri açıdan oldukça nevi şahsına münhasır bir zaman dilimi yaşıyor. Psikolojik savaş ve propaganda makinesinin çarkları da sürekli işliyor. Bende bu hususta farklı bir yazı serisi kaleme almak istiyorum açıkçası. Amacım ülkemizdeki çaba ve çalışmaların rotasına katkıda bulunmak. Fakat bunun için önce farkındalığı arttırmak gerekiyor. (Bkz; ASTER 15/30 FÜZELERİ VE SAMP-T HAVA SAVUNMA SİSTEMİ)

Öncelikle şunun farkına varmanızı isterim. Bu tipteki stratejik silahları ilk olarak ikinci dünya savaşında Almanya kullandı. V1 ve V2 füzeleri. Avrupa’dan fırlatılıp Londra’yı vurabilen uzun menzilli sistemler. Eh kabaca tarihe 1945 desek, bu hususta ülke olarak yaklaşık 70 yıl geriden geldiğimizin farkına varmamız lazım.

Fakat gelişen küresel bilgi seviyesi sayesinde çok daha iyi ve hızlı iş çıkarabiliyoruz bu ayrı bir konu. Burada vurgulamak istediğim husus sadece silah olarak değil, bu tip silahları kullanma kültürü olarak da fazla tecrübeye sahip değiliz. Bu nedenledir ki geçmiş çağları ve çalışmaları zihnen incelemek bir lüks değil, ihtiyaç olarak önümüzde durmakta.

Kennedy zamanında ABD Jüpiter füzelerini şak diye çekmişti ülkemizden, belki hatırlarsınız. Hani bu nedenle başkalarına bakıp insanlar bu tip silahları nasıl işletiyor ve muhafaza ediyor tecrübesinden de mahrum kaldık. Öyleyse zihinsel düzlemden başlayarak konuya yaklaşalım.

Bu yazımda geçmişten bir sayfa açacağım. Eski tarihlerden ve internetin pek popüler olmadığı çağlardan bir örnek vereceğim. Şahsen ben arama motorlarına baktım bilgi ve birikimlerimi tekrar güncelleyerek sizlere aktarmak için, lakin bulamadım. Bu nedenle hafızam yanıltır ve sürçü lisan edersek şimdiden affola diyerek yazımıza başlayalım.

Mekanımız soğuk savaş dönemi sonları Amerika’sı. Sovyetlerin artan nükleer tehdidine karşı çeşitli çözümler ve silah sistemleri düşünülmekte. ABD’nin şöyle bir sorunu var. Stratejik nükleer gücünün belkemiğini çok büyük oranda sabit tesislerden ateşlemeli, çok başlıklı gelişmiş füzeler oluşturuyor.

Uçak konuşlu nükleer silahlara da sahip. (Denizaltıları unutmuş değilim fakat konuyu dağıtmamak için denize şimdilik girmeyelim.) Bununla birlikte Sovyetlerin elindeki füzelerin büyük çoğunluğu çok daha mobil. Hareketli rampalardan ateşlenen, sürekli hareket halindeki özel trenlerden ateşlenen, bulunması ve vurulması daha zor olan sistemler. Nükleer dehşet dengesi her iki tarafı da kitle imha silahlarının kullanımdan uzak tutuyor.

küçük füzeler soğuk savaş konseptleri

Fakat ya bu dengeye rağmen nükleer bir çatışma kaçınılmaz olursa?

İşte o zaman ikinci darbe kabiliyeti büyük önem kazanıyor. Zira birinci darbede iki nükleer güçte birbirinin öncelikle nükleer saldırı kabiliyetini ve en önemli askeri ve endüstriyel tesisleri hedef alıyor. Fakat bu fırtınadan bir kısım nükleer hücum yeteneğini kurtarmak ve kalan düşman unsurlarına tehdit olmaya devam edebilmek hayati öneme sahip.

Peki Sovyetlerin yaptığı gibi nükleer saldırı gücünü tespit ve imha edilmesi daha zor olan mobil araçlar üzerine konuşlandırmak mantıksız bir iş mi? Hayır, kesinlikle çok mantıklı. İşte Amerikalılar da bu hususta beyin suyu akıtmaya başlıyorlar. Ülkenin kendine özel koşullarını da göz önüne alarak bir konsept oluşturuyorlar.

prsm füzesi

Gelin bu konsept ve dolayısıyla isterlere birlikte göz atalım:

  • Öncelikle ABD özgür bir ülkeydi. Kimse vatandaşlarını yollarda dolaşacak nükleer saldırı silahları ile korkutmak istemezdi. Keza kişisel silahlanmanın ana vatanında bunları tehlikeye atmak da istemezdi. Bu yüzden eğer bu tip bir nükleer silaha sahip olunacaksa, boyutları küçük olmalıydı ve sivil tır ya da konteynır görünümüne bürünebilmeliydi.
  • Diğer çok başlıklı (ve çok sahte yani dummy başlıklı aynı zamanda) sistemlerin aksine bu tip bir füzenin tek bir savaş başlığı taşıması yeterdi. Bu nedenle alçak yörüngeye yaklaşık 150-200 kg.lık mütevazı bir yük taşıması yeterli görülmüştü. Bu yük sayesinde bir gerçek ve birkaç sahte başlık füzeye sığabilecekti. (ReEntry yani tekrar giriş yapan başlık teknolojisine zaten sahiptiler.)
  • Diğer ağır ve çok başlıklı kıtalararası füzeler genelde sıvı yakıtlı roket motorlarıyla çalışıyordu. Bu nedenle yakıt alımı ve hazırlanması zaman alabiliyordu. Bu tip bir füze ise hiç ekstra zamana ihtiyaç duymadan, katı yakıtlı roket motoruyla iş başı yapabilmeliydi.
  • Havadan, denizden ve karadan klasik ticari vasıtalarca kolayca taşınabilmeliydi.

İşte bu şekilde “Small Missiles” yani küçük füzeler konseptini oluşturdular.

Bu konsepti oldukça dikkate aldıklarını ve üzerinde ciddi çalışmalar yürütüldüğünü söyleyebilirim. Fakat Sovyetler beklediklerinden önce pes etti ve ardından beklenilenden önce bir dağılma gerçekleşti. Önce START serisi anlaşmalar, ardından dağılma, ayrıca nükleer denizaltılar ve gemilerden atılabilen seyir füzeleri gibi farklı kuvvetlerin varlığı Amerikan yönetimine yeterli geldi.

Bu aşamada Small Missiles dahil olmak üzere birçok nükleer program yatırıldı. Mevcut füze kuvvetlerinin modernizasyonu yeterli görüldü. Şimdiyse yükselen tehditlere karşı trilyon dolara ulaşan yeni bir nükleer silahlanma dalgası ABD’nin kapısını çalmakta. (Bkz; ROKETSAN’IN HASSAS GÜDÜMLÜ FÜZE VE MÜHİMMATLARI)

Elbette eski çalışmaları ve fikirleri tekrar raftan indirip modern teknolojiyle birlikte yoğurmaları doğal bir süreç olacaktır. Bu nedenle bizim küçük küçümencik füzelerimiz konseptini de önümüzdeki 5-10 yıl içinde tekrar duymayı bekliyorum. Fakat artık konu sadece bununla sınırlı değil.

Çünkü artık yeni bir ihtiyaç daha var. O da balistik füzelere, hipersonik kayan silahlara ve daha fazlasına karşı savuma. Bunun için bir yada birden fazla EKV (Üst atmosferden yada uzaydan ilerleyen ve kinetik enerjisi ile düşman unsuruna direkt çarparak onu imha eden araç) ünitesini alçak yörüngeye büyük bir çeviklikle ulaştırmanız gerekmekte.

hava savunma füzesi hisar

Peki ABD dahil çoğu ülke ne yapıyor?

Normalde nükleer saldırı amacıyla geliştirilmiş bir füzenin başlıklarını çıkarıp, yerine EKV birimleri koyarak taşıyıcı vasıta ihtiyacını gidermeyi tercih ediyor. Zaten kalanı radar, elektronik ve yazılım kısmı oluyor değil mi? Dikkat ettiniz mi bilmem. Bu ihtiyaç ile geçmişteki Small Missiles konsepti arasında da büyük benzerlikler var. Bence burada okumaya üç beş dakika ara veriniz ve gözlerinizi kapayıp bir süre düşününüz.

Yakın geçmişte bir haber okumuştum. İsrail ilk mikro uydulardan oluşmuş sürü uydu sistemini yörüngeye çıkaracak diye. Her biri üç kg altındaki bu uydular sürü halinde hareket edebiliyorlar, alçak yörüngede konuşlanıyorlar ve birlikte çok güzel işler başarabiliyorlar.

Aslında mikro uydular yeni bir icat değil. Fakat sürü halinde hareket edecek ve askeri kullanım imkanı da bulunan mikro uydular beklenen ama yeni yeni hizmete girmesi mümkün olan bir sistem. Zira bu tip nesnelerin etkili olması için yeni nesil dijital teknolojilere ve yüksek işlem gücüne sahip olması gerekiyor.

Fakat gittikçe küçülen transistor boyutları uzay koşullarında uzun ömre sahip olamıyor. (Malum uzay radyasyonuna direk maruz kalmakla, atmosferin sımsıcak koruyucu battaniyesi altında serilip yatmak oldukça farklı.) Koruyucu teknoloji ve materyaller ise her ülkenin altından kalkabileceği bir iş değil. (Bkz; BALİSTİK FÜZE – BORA FÜZESİNİN MENZİLİ 280 KM Mİ? BORA VS PRSM)

En azından şimdilik. Yani kabaca 100 kg. yükü alçak yörüngeye taşımak, her biri 5 kg tutan 20 mikro uyduyu aynı anda hizmete sokabilmek demek. Bu ise düşmana hiç ummadığı bir kabiliyetler dizisiyle sürpriz yapabilmek anlamına gelmektedir.

Bu uyduları lütfen yalnızca iletişim yada casusluk amacıyla düşünmeyin. Mesela farklı açılardan uzaydan ve size doğru radar sinyali yayan mikro uydular düşünün. Sizin klasik kara yada deniz konuşlu radarlarınız, artık stealth platformlardan yansıyan ekoyu çok daha kolay algılayabilirler. Ya da aynı bir lamba bir projektör misali gökyüzünü gözle görünmeyen bir dalga boyunda aydınlattığınızı düşünün.

gezgin seyir füzesi

Bu mikro uydu sürüsü havada uçan her nesnenin gölgesini algılayabileceği için size ne büyük bir avantaj sağlardı değil mi?

Bunun gibi onlarca hatta yüzlerce kullanım alanı sayabilirim fakat maksadım zaten anlaşıldıktan sonra sadece laf kalabalığı olur. Gelin konunun özüne geri dönelim.

Biz bazı hususlarda dünyayı geriden takip eden bir ülkeyiz. Çalışıyoruz, güzel işler de başarıyoruz, insan kaynağımız ve potansiyelimiz var. Fakat rakiplerimize yetişmek ve hatta öne geçmek istiyorsak aradaki zaman farkını kapatmamız gerekmekte.

Bunu ise ancak daha akılcı ve geleceğe daha doğrusu olası gelecek vizyonuna daha dost yöntemler seçerek başarabiliriz. Hem önümüze hem de geçmişe bakmalıyız. Fikirleri, konseptleri, bakış açılarını, avantaj ve dezavantajları yakalamalıyız. Her hangi bir sebeple iptal edilen ve hayata geçmeyen projeleri de dikkate almalıyız.

Teknolojik seviyenin yada ortamın bazı şeyleri olgunlaştıramaması yüzünden çöpe atılan projeleri de dikkate almalıyız. Belki artık doğru zaman gelmiş olabilir değil mi? Bu nedenle milli amacımız doğrultusunda gerek uzay gerekse stratejik kuvvetlerimizi oluştururken, önce bu kuvvetlerin felsefi tabanını da oluştumaktan kaçınmamalıyız. Neden sonuç ilişkisini gözeterek, bilimsel, mantıklı ve en akılcı hamleleri seçmeliyiz. (Bkz; AKBABA ANTİ-RADYASYON FÜZESİ (ROKETSAN AKBABA))

İşte bu nedenledir ki yeni yazı serimizde dikkatinize ilk olarak “Small Missiles” konseptini sunmak ihtiyacını hissettim. Umarım hem siz okuyucularımızın düşünce dünyası için hem de vatanımız için bir nebze olsun katkımız olur. Saygılarımla.

Aybars Meriç

Kıdemli Güvenlik ve Savunma Danışmanı / Lightning-HiTec

Kaynak: www.kokpit.aero

Bir yorum bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi*