Savunma ve Havacılıkta Tersine Mühendislik Tutar Mı?

Bir çoğumuzun bildiği İngilizce tabiriyle Reverse Engineering, yani tersine mühendislik, yada halk diliyle kopyalama, klonlama, çakmasını üretme, teknoloji hırsızlığı olarak tabir edilen bir yoldur.  Tersine mühendislik özellikle sanayi devrimiyle birlikte, ciddi biçimde işe yarar bir yöntem olarak ticari, askeri ve günlük hayatımıza girdi.

Özünde güzel çalışan ve kullanıcısını memnun eden bir ürünün benzerine sahip olup bunu satabilmek için küçük ölçekli firmaların yada teknoloji ve trendleri geriden takip eden ülkelerin yaygın biçimde uyguladığı bir yöntemdir. Tersine mühendislik konusunu örneklerle incelemekte büyük fayda var.

Yıllarca çamaşır makinesi üreten bir firmayı ele alalım. Bu makinelerden oluşan ürün zincirleri ciddi bir inovasyon, mühendislik ve Ar-Ge’ler ile imal edilir. Birçok nitelikli personel istihdam eder bu firmalar. Yıllarca pazarı takip eder, servise gelen ürünlerini takip eder, problemleri ve bunlara ilaç olacak uygun çözümleri sürekli araştırır. Kullanıcı ihtiyaç ve taleplerine göre gelişimini ve yeni modellerin oluşumunu sağlar. Farklı ülkelere sattığı tüm ürünlerin, o ülkeye özel iklim koşullarına, yaşam standartlarına, elektrik vb. altyapı şebekesi durumlarına, kullanıcı ihtiyaç, talep ve alışkanlıklarına göre özel versiyonlarını üretir. Bunun için de sahip olduğu ciddi mühendislik alt yapısını kullanır. Yatırım ve sabır işidir ürününü markanı geliştirmek, zaman ister.

RAKİP ONU PARÇALAR VE İNCELER

Fakat siz bu firmaya rakip olmak istiyor iseniz onun olgunlaşmış bir ürününü alıp, tamamen parçalayıp, son derece detaylı bir biçimde inceleyip, bazı farklılıklar ve değişiklikler ile yeni bir rakip ürün ortaya koyabilirsiniz. Bunun için yapmanız gereken nitelikli mühendislik ve altyapı masrafı çok çok daha düşük olacaktır. Sonuçta tersine mühendislik ile üreteceğiniz rakip çamaşır makinesi de bir şekilde pazarda kendine yol ve müşteri bulacaktır. Tersine mühendislik size göre etik olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Fakat size nereden baktığınızı sormam gerecektir.

Biraz düşünün lütfen. Öğrenmek bile taklit etmekle başlamaz mı? Bebek konuşmayı taklit eder. Çocuk annesini, babasını, arkadaşlarını, televizyonda gördüklerini. Çekirge ustasının dövüş taktiklerini. Medeniyetimizi bu güne taşıyan yazı bile, özünde nesillerin birbirini taklit ederek zaman kaybından kurtulması amacı ile bilgi ve tecrübeleri aktarmak maksadıyla yaratılmış değil midir? Özellikle uzak doğu kültüründe bu durum, özendirilen ve teşvik edilen bir şeydir. Hayatın ve ticaretin doğal bir parçasıdır. Hile ve kazancı arttıracak yöntemler de böyledir. İşte bu nedenledir ki günümüzde birçok uçak, tank, gemi birbirine benziyor. Benzeri işlev gören benzeri parçalardan oluşuyor.

SAVUNMA SANAYİNDE OLUR MU?

Fakat dörtnala ilerlemekte olduğumuz bilgi çağı medeniyetinde bu durum farklılaşıyor. (Ki henüz bilgi toplumuna geçiş ve dönüşüm süreci içerisindeyiz / başlarındayız. Bu çağa henüz ulaşmadık.) Artık ürünlerin gerek donanım gerekse yazılım boyutunda kullanılmakta olan bilgi ve incelikler o kadar fazla ki; tersine mühendislik geçerli bir yol değil, hatta külfet haline gelmekte. Mesela motor.

Hem de tek kullanımlık basit turbojet motoru olsun konumuz. SOM füzesi için Fransa’dan satın aldığımız TR40’lar gibi. Ne istediğinizi bilmeniz, orijinal bir ürünü satın almış olmanız, tersine mühendislik ile kopyasını yapabileceğiniz anlamına gelmiyor. Bunda her birinin içinde işletim sistemi yatan, küçük bir bilgisayar misali yazılım ve donanım bütünleşmesi ile çalışan, sayısız sensör ve elektronik kontrol ünitesi var.

TERSİNE MÜHENDİSLİKTE İNCE DETAYLAR

Sadece bu açıdan değil zorluk. Kullanılan malzemedeki metal bileşiği ve bunun işlenme şekli de çok önemli. Ya bin dereceyi aşan sıcaklıklara dayanamaz ve akışkan hale gelirse? Ya da kaynak noktaları, kaynak bileşenleri? Ya da farklı bir yakıt kullanımı için yapılması gereken değişiklikler?

İşte tam olarak bu nedenler ile Kale Kalıp hala orijinal mikro Turbo jet motorunu (bu motor bir kopya ürün değildir) hala yetiştiremedi. Dışarıdan da (Pratt & Whitney) teknik destek almasına rağmen.

Hatırlıyorum da, Kale Kalıp’ın müteveffa kurucu babası, sözleşme imza töreninde, Sayın Cumhurbaşkanımızın da huzurunda evlatlarına vasiyet eder gibi komut vermişti: “Bu bir milli projedir, gereken her şeyi yapın ama bu motorun Ar-Ge sürecini de, üretimini de hep planlanan zamandan önce teslim edin” diye…

ÇİNLİLER BU HAVACILIKTA DENEDİ AMA…

Kopyalama ve çakmasını üretme işlerinde uzman olan Çinliler de bu yolu defalarca denedi. Rus AL-31 ve Çin WS-10 projesinin erken gelişim süreçlerinden de bahsedebiliriz fakat daha güncel bir örnek verelim. Yüksek seviyede güç aktarımı amacıyla Çin ordusunun, 400 adet kadar C-17 dengi nitelikli ve ağır kargo uçağına yönelik bir planlaması vardı. Bu amaçla yerli Y20 tipi askeri nakliyi uçağı geliştirildi.

Bu uçakta kullanılmak üzere, Rus NPO Saturn D-30KP2 Turbojet motoruna karar kılındı. Evet, hem Çin’in H-6K Harbin bombardıman uçaklarında da kullanılması, hem de askeri nakliye başta birçok diğer Rus uçaklarında uzun yıllardır bulunması hasebiyle kendini kanıtlamış bir motordu. Aynı zamanda, Turbofan motorları güç/ağırlık, yakıt tüketimi ve çevre dostu olma yönünde daha avantajlı olmalarına rağmen, bu motorların soğuk iklimlerde kullanım üstünlüğü fark yaratacak biçimde anlamlıydı. Bu nedenle Çin, WS-18 adı altıda bu motorun kopyasını yaratmaya karar verdi. Yoğun, beklenmedik derecede yoğun bir tersine mühendislik süreci sonunda bunu başardılar da. Fakat bu motordan verim alamadılar.

“KOPYALAMAK PAHALI VE SÜREÇ UZUN”

WS-18 tersine mühendislik sürecini inceleyen Çin’liler, yeni bir motor geliştirmekten çok daha fazla kaynak harcadıklarını, çok çok daha fazla mühendislik adam/saati harcadıklarını ve buna rağmen istenen sonuca ulaşmaktan hala uzak kaldıklarını fark ettiler. Bu nedenle WS-18 projesi bir kenara bırakılarak; tamamen yeni, teknolojik trendlere de uygun, sıfırdan ve yerli dizayn Turbofan motoru WS-20 projesini başlattılar.

Güncel durum şu: Prototip üretimleri tamamlandı ve testler hala devam etmekte. 2019’da test edilen motorun 2025 yılına kadar seri üretime girilmesi beklenmekte. Motor Çin Hava Kuvvetlerinin tüm beklentilerini fazlasıyla karşılıyor. Bununla birlikte ihtiyacın aciliyeti ve WS-20’nin gelişim sürecini tamamlamadığından ötürü Rusya’ya önemli miktarda D-30KP2 siparişi verdiler ve ilk tayyareleri bu ithal motorlarla uçurmaktalar. Özetle Çin gördü ki artık tersine mühendislik astarı yüzünden pahalı gelen ve de verim alınamayan bir yönteme dönüşmekte.

ÇİNLİLERİN SUKHOİ SERİSİNİ KOPYALAMASI

Peki, Çin’in Sukhoi serisi uçak kopyalarına ne mi diyeceğim? (Çin bir kısmı satın alım ve bir kısmı Rus lisansı altında üretim olmak üzere Su-27SK/UBK, Su-30MKK savaş uçaklarına sahiptir. J-11, J-11B, J-15, J-16, J-16B/C serisi yerli klonlara da sahiptir. Son olarak Rusya’dan serinin Rus üretim hattında çıkan olan en ileri modeli Su-35’i, ilk yurt dışı müşterisi olarak satın almıştır.

Aslında Sukhoi dizaynının Çin macerası bırakın ayrı bir makaleyi, koca bir yazı dizisi olacak kadar derindir. Hele bir de motor konusu işin içine girerse. Belki ileride bu konuyu da ele alırız) Bunlar yalnızca görünürde kopya olup aslında içleri tamamen farklıdır arkadaşlar.

Son serilerinde motorları da farklıdır ve Çin dizaynıdır. Radarları, Elektronik Harp, Avyonik vb. tüm alt sistemleri, hatta kullandığı Havadan Havaya ve Havadan Yere füzeleri dahi farklıdır. İşte bu nedenledir ki Rusya’dan satın aldığı yepyeni Su-30MKV’ler ile Güney Çin Denizinde Çin J-11’leri karşılayan Vietnam, bu uçaklara kilit dahi atamayan düşük elektronik savaş kabiliyeti nedeniyle kriz çıkarmış ve Rusya’dan ciddi sözler almıştır. Günümüz Su-35 ve MiG-35 jetlerinde kullanılan EH kabiliyeti artışının ardında bu acı tecrübe yatmaktadır. Vietnam’ın NATO standardı savaş uçağı temininin, açık arayışında olmasının ardında da.

SU-35
SU-35

ÇİN NEDEN SU-35 ALDI?

Öyleyse Çin neden Su-35’lerden satın almakta? Çünkü kendi yol haritasında devam ederken, Rusların farklı yol haritasına, tecrübe birikimine, seçilen farklı yöntem ve yaklaşımlarına sahip olmak imkânı varken, bunu es geçmek büyük bir saflık olmaz mıydı? Öyleyse sanayi çağından, geçiş sürecinde olduğumuz bu bilgi çağına, tersine mühendislik kapısının kapanıyor olduğunu söyleyebilir miyiz? Tamamen olmasa da, büyük oranda evet. Bu bir kayıp mıdır? Şüphesiz hayır.

Artık bir şeye yolu, yöntemi, altyapısı, zinciri ve ekibiyle birlikte sahip olmak, onu kurumsal hafızanıza nakşetmek, bir sonraki şeyi kolaylamanın yarısından çoğu etmekte. Mesela Saab-Boeing işbirliğiyle sıfırdan tasarlanan T-X prototipi. Ne kadar çabuk havalandı. Peki neden? Çünkü bu iki firma zaten yeni bir eğitim ve savaş uçağı için gereken ilgili veri paketinin, çok daha fazlasına sahipti. İhtiyaç duyacakları yazılım ve donanım ekosisteminin birçok üyesi zaten hazırdı. Bir nevi “copy paste” (yani kopyala yapıştır) yöntemi ile orijinal bir tasarım, kısa zamanda göklerle buluştu. Hatta gereksiz birçok kod parçası silindi bile diyebiliriz. Kalanı da yeni kabuk ve Aerodinamik yapıya uygun biçimde, gelişmiş bilgi-işlem olanaklarının da yardımıyla kolayca revize edildi.

Aynı şekilde Çinililerin de birçok farklı dizayndaki tayyareyi, oldukça seri biçimde hizmete sokmaya başladığını görmekteyiz. Hem isteri ve beklenti seviyesi aşırı yüksek olmayan 5. nesil ve stealth teknolojisine sahip denilebilecek, J-20, J-31 gibi savaş uçakları, hemde JL-9, L-15, JL-10, CJ-7 serisi eğitim ve hafif taarruz uçakları. İşte bu nedenledir ki savaş araçlarında da nesil farklı artık büyük önem arz etmekte.

Çünkü iki farklı medeniyet arasında, anlayış ve felsefe değişimi gözlenmekte. Seri üretimin değerli olduğu, tek tip insan yetiştirilmeye çalışılan, savaşın bile kitle imha silahlarının korkutucu gölgesi üzerinden kurgulandığı sanayi çağı bitmekte. Kişilerin farklı bireyler olarak algılandığı, kişiye özel çözüm, üretim ve hizmetlerin değer kazandığı, savaşların bile nokta atışlar ve minimum yan hasar beklentisiyle dizayn edildiği bilgi çağına geçiş süreci sürmekte. Bu derin felsefi fark ve gelişmekte olan yıkıcı teknolojiler, savaşın araçları ve kendisi dahil birçok şeyi yeniden tanımlamamızı gerektirmektedir.

Tersine Mühendislik Savunma ve Havacılık Savunma Sanayi sanayii teknoloji hırsızlığı

SİLAHLAR ESKİR Mİ?

Bakınız bu yazı vasıtasıyla silahların eskimesini kastetmemekteyim. Zira binlerce yıllık bir kılıç ve ok bile hala adam öldürebilir. Silahlar aslında eskimeyen nesnelerdir. Bu durumu demode bir tel güdümlü Rus yapımı Anti-Tank füzesi kullanan terör örgütünün, hala modern tanklarımıza zarar verebilmesinde açıkça görmekteyiz. Fakat burada vurgulamak istediğimiz mesele gerçekten farklı. Burda onu tersine mühendislik.

Güncel bir örnekle, ABD yapımı tel güdümlü TOW anti tank füzesini tersine mühendislik ile kopyalayabilirsiniz. Elde edeceğiniz ürün de orijinali seviyesinde makbul olacaktır. Fakat yine ABD imali Javelin füzesi için aynı tersine mühendislik sürecine karar verirseniz, son derece yanlış ve kısır bir yol seçmiş olursunuz. Çünkü her iki füze de özünde bir Anti-Tank füzesi olarak sınıflandırılsa bile, onları ortaya koyan süreç ve felsefe birbirinden tamamen farklıdır. İşte bu nedenle “Karaok” orijinal bir ürünümüzdür, ve zaten öyle de olmalıdır. Canı gönülden inanıyorum ki Javelin füzesinden de çok daha etkin, kullanışlı ve işlevsel olacaktır. (Bkz; B-21 RAİDER STEALTH BOMBARDIMAN UÇAĞI | NORTHROP GRUMMAN)

Kaynak: www.kokpit.aero

Yazar: Aybars Meriç

Havacılıkta Tersine Mühendislik

Bir yorum bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi*