Uçak gemisine ihtiyacımız var mı?

Gündem, Arfin’e yapılan “Zeytin Dalı” harekâtının gölgesindeyken gündemden oldukça uzak olacak ama sorular-cevaplar yazı dizisine başlamışken bitirmekte lazımdı. Bugün altıncı soru ile devam ederek şu an için uçak gemisi, sonrasında ise bağlantılı olarak “helikopter gemisine ihtiyacımız var mı?”yı konuşacağız. (Bkz; YERLİ UÇAK GEMİSİ NASIL OLACAK? | MİLLİ UÇAK GEMİSİ)

Başlamadan şunu belirtmek istiyorum ki bugünkü makalenin benim için ayrıca bir önemi var. Bu makale; Kokpitaero’daki kısa haber niteliğindeki yazılarım haricinde ve başka site ve dergilerde çıkan birkaç makaleyi saymaz isek Kokpitaero’da yayınlanan 100.makale olacak. Bana bu fırsatı verdiği için site yöneticisi ve editörü Tolga Özbek’e teşekkür etmek istiyorum. Sitede yayınlanan tüm yazılarımın linklerini tweet hesabımdaki sabitlenmiş tweet adresinde bulabilirsiniz.

Aslında daha önce uçak gemisine ihtiyacımız olup olmadığını ve TCG Anadolu’nu bir uçak gemisi olmayıp havuzlu çıkarma gemisi olduğunu aşağıdaki makalede anlatmıştım;

Ancak çok sorulan sorular içinde olması sebebi ile uzun makaleyi okumak istemeyenler için tekrar özetleyeceğim.

dünyadaki uçak gemileri

Son aylarda gündeme gelen uçak gemisi tartışması yavaş yavaş yerini helikopter gemisine bıraksa da yine sorular gelmeye devam ediyor. Öncelikle yukarıdaki makalede de belirttiğim gibi Türkiye’nin sonsuza dek uçak gemisi edinmemesini savunmuyorum. Benim gereksizdir görüşüm şimdilik ve 10-15 yıl gibi kısa vadeler için geçerli. 10-15 yıl ise bu çapta bir tedarik için ve söz konusu Türkiye ise çok uzun bir süre değil.

Bu cümleye itirazı olanlar, MİLGEM lafının açıldığından TCG Heybeliada’nın teslimine kadar geçen süreye veya havadan bağımsız denizaltı tedariği ile ilgili SSİK kararından tahmini teslimat yılına baksınlar ve bunu uçak gemisi büyüklüğünde bir projeye uyarlasınlar. Dolayısı ile 15-20 sonra sahip olunacak bir gemiyi bu günden tartışmak ne derece mantıklı. Diğer yönü ile 10-15 yıl sonra sahip olabilmek için şimdiden planlamak da lazım. Ancak aşağıdaki gerekçelerde göreceğiniz üzere çok erken.

Diğer yandan hep şu soruyu kendime soruyorum. Bize kim dedi ki 20 yıl sonra anti-ship füze, drone-torpido, railgun, sürü drone, SİHA gibi sistemlerin kabiliyetleri aynı kalacak diye. Belki veya görünen o ki saydığım bu platforlarda yapay zeka çılgınlığının da etkisi ile öyle gelişmeler olacak ki donanmalar uçak gemisi gibi çok stratejik ve devasa boyutta hedef teşkil eden yüzen kaleleri korumakta aciz kalacak. Zaten savunma teknolojisini ve ilgili sosyal medya hesaplarını yakından takip edenler anti-ship füzelerinin Körfez’de neler yaptığını ve Asya kıtasında her geçen gün haberleri gelen yeni süpersonik/hipersonik füze icatlarını görüyorlardır.

Ancak argümanım veya teorim adı üstünde teori “sakın uçak gemisi yapmayalım, 20 yıl sonra teknoloji, gemiyi koruyamayacağımız seviyeye gelecek” savına dayanmıyor. Çıkış noktamı 3 ana başlıkta toparlayarak anlatayım (helikopter gemisi yani 7.sorunun da bir kısmına cevap vermiş oluyorum);

-Daha acil ihtiyaçlar olması,

-Bırakın 20 yıl sonrayı şu an bile tek bir hava savunma gemisi olmayan donanmanın bu tür gemileri hatta TCG Anadolu’yu bile bana göre korumakta zorlanacağı gerçeği,

-Haritada görülen TSK’nın yurt dışındaki konuşlanması ve bazı ülkelerde büyük üsler kurmasına rağmen henüz açık denizlerde armada gezdirmeye ihtiyaç duyacak bir denizaşırı çok stratejik çıkarımız olan toprak parçası ve buna bağlı gereklik görülmemesi. (Kıbrıs’ı denizaşırı saymıyorum, saysak bile her iki gemide bu Kıbrıs için düşünülmüyor/dile getirilmiyor).

türkiye'nin üsleri

DAHA ACİL İHTİYAÇ NE?

Bunun ayrıntılı açıklamasını sonraki soruya bırakarak geçiyorum. Sadece özetle daha acil ihtiyacın TF-2000 ve milli üretimi yapılması kaydı ile seyir, anti-ship füzeleri ile bölge hava savunma/balistik füze savunma ve destroyeri olduğunu söylemek isterim.

KORUMAK KOLAY MI?

Günümüzde uçak gemilerini tehdit eden unsurlar içinde savaş uçakları ve denizaltılar ilk sıradaki yerini çoktan kaybetmiştir. Dolayısı ile uçak gemisindeki uçakların kalkıp kendi gemilerini koruması artık yüzde yüz çözüm değildir. Çünkü hiçbir uçak, uçak gemisine doğru gelen anti-ship(gemi) füzesini havada imha edemez. Tüm gemiler gibi uçak gemileri de artık çok ciddi hale gelen subsonikten hipersoniğe kadar çeşitli hızlardaki anti-ship cruise füzelerinin tehdidi altındadır. Dolayısı ile bu füzeleri bırakan uçaklar uçak gemisinin veya onu koruyan uçakların menziline girmeden kilometrelerce mesafeden bırakabilir.

Tabi eğer taşıyıcı platform olarak uçak seçilmiş ise. Bu gün bırakın uçağı veya savaş gemisini, bir tırın arkasında kuru yük taşır gibi gözüken konteynırdan bile anti-ship füzesi fırlatılabilmekte ve sizin İHA’lar tarafından bölgede sivil araç trafiği şeklinde rapor edilen trafik bir anda gemi katili kıyı savunma birimine dönüşebilmektedir.

rus seyir füze sistemi kamyona monteli

Bu tehdit ile mücadelede en etkili yöntem ise gemi konuşlu füze savunma sistemleri yani bunları önleyen füzeleri taşıyan hava savunma veya terminolojideki adı ile bölge hava savunma gemileridir. Bu gemileri aşağıdaki makalelerde 2 yıl önce anlatmıştım. Makaleler balistik füze savunması ve daha çok AEGIS üzerine idi. Ancak o gemilerdeki konuşlu füzelerin tamamı seyir ve anti-ship / gemi füzelerine karşı da etkili olduğundan kimde hangi gemi var ne işe yarıyor merak edenler bakabilir. Tabloların güncel versiyonu aşağıdadır.

destroyerler dünyadaki
hava savunma gemileri

Aslen saldırı platformu olan bir uçak gemisi yerine ve aynı maliyete 5-10 tane tam donanımlı örneğin TF-2000 gibi hava savunma gemisi daha verimli olacağı gibi hem denizaltı harbi, hem su üstü, hem de hava savunma yaparak savunma görevi yanında taaruzi harekâtı da yaparak saldırı kuvvetinin korunmasını (mesela firkateynler ve TCG Anadolu gibi) sağlayabilir.

Yani “Hava unsurlarının bombalama faaliyetlerini nasıl olurda donama yerine getirir?” gibi sorular sorulabilir ancak birkaç yıldır dünyada yaşanan askeri gelişmelere baktığımızda savaş gemilerinden fırlatılan seyir füzelerinin hassas, çok uzakta ve yüksek tehdit ortamının olduğu hedeflere de uçaklardan çok daha önce kullanıldığını görebiliriz. Tabi ki maliyet ve yoğun savaş şartları düşünüldüğünde her seferinde ucuz mühimmatı doldur-boşalt yapan uçaklarla milyon dolarlık füzeleri savaşın idamesi açısından aynı kefeye koyamayız.

Ancak bizi ilgilendiren diğer yönü ile hava kuvvetlerimizin çift motorlu ve yüksek harekât çapına sahip uçağı hatta genel olarak savaş uçağı sayısı yeterli değilken daha acil olan bu ihtiyacı öteleyip yerine donanma havacılığına yönelmek ne derece mantıklıdır? Hem de donanma havacılığının idamesi çok zorken ve tamamen ayrı bir tecrübe isterken (Deniz havacılık geçmişimizi hiçe saymıyorum ama teknik manada deniz havacılığı ile gemi kalkışlı havacılık arasında dağlar kadar fark var).

nimitz sınıfı uçak gemisi

Bu açıdan siyasi liderlerin veya yetkililerin gösterdiği veya işaret ettiği hedefler ileriye dönük birer planlama ve nihai erişilecek hedef olarak görülmelidir ve zaten asker /sivil bürokratlar tarafında da görülüyordur. Medyanın, sosyal medyanın ve kamuoyunun aksine planlayıcılar bu “uçak gemisi alacağız/almalıyız/yapacağız” söylemlerini gerçekçi filtrelerden geçirip birer hedef olarak önlerine koymaktadırlar.

Nitekim yüksek irtifa hava savunma ve milli muharip uçak projelerinde atılan adımları hepimiz görmekteyiz.

Yani gerçekçi ve acil ihtiyaç olan bu hususlarda sık sık söylemlerde gündeme gelmekte ve realiteye kavuşmaktadır. Ancak ben devlete ait veya özel sektör tersanelerinde veya SSM Müşteşarlığının “nasıl yapsak da uçak gemisi yapsak veya alsak” şeklinde bir planlama ve etkinlik yaptığını duymadım.

Dolayısı ile önceki yazıda askeri teknoloji ve savunma sanayi konularından anlamadığı her halinden belli olan ve maalesef akademisyen ünvanı taşıyan ve hakarete varan cümlelerle sosyal medyada beni vizyonsuzlukla suçlayan fanatiklere bu konuda ne gibi bir çalışma var diye sormak lazım. Yani onlara göre devletin SSM’si, Deniz Kuvvetleri ve ilgili tüm kurumları vizyonsuz demektir ki kendilerinin ne derece vizyoner(!) olduğunu hesaplarını inceleyince gördüm.

Hep aynı örneği veriyorum ama siyasi figürlerin savunma sanayi konusundaki açıklamalarını dinlerken veya seyrederken kontrast ayarlarınızın düzgün olmasına yardımı olur düşüncesi ile yazıyorum; sadece Cumhurbaşkanı değil herhangi bir siyasi veya üst düzey askeri kişilik uzay çalışmalarımız veya milli SLV projesi ile ilgili bir toplantıda “hedefimiz en yakın zamanda bu milletin Ay’a çıkabileceğinin göstermektir” dese. Ertesi gün bu ülkede gazete manşetlerinin size söyleyeyim;

“Ay’a gidiyoruz”, “Türkiye 5 yıla kadar Ay’a çıkacak”, “Ay’a Türkonot göndermek için start verildi”, “Ve ilk Türkonot yakında Ay’a ….yetkili talimatı verdi…”

Oysa sayın herhangi bir yetkili demek ister ki milli SLV’mizi yaparak uzaya kendi uydumuzu kendimiz gönderecek, uzay çağını yakalamaya çalışacak ve eğer tekrar insanlığı Ay’a ayak basmasında bir maslahat görürsek inşallah ileri de bunu da yapacağız. Yani adamcağız “biz bu SVL’yi Ay’a gitmek için yapıyoruz, en kısa sürede de oradayız” demek için değil, hedef göstermek için demiş olacaktır. Fakat manşetler konusunda mübalağa yaptığımı hiç sanmıyorum.

İşte tıpkı nükleer silahlar, ICBM, uçak gemisi veya uzay çalışması söylemlerini de böyle değerlendirmek lazım. En azından ben böyle değerlendiriyorum. Yani ne bekliyoruz, liderler veya diğer yöneticiler ülkesine, halkına umut verir, avam tabiri ile gaz verir, hedef gösterir o yüzden liderdir. “Biz SLV yaptık ama kıyamete kadar Ay’a gitmeyeceğiz, zaten teknolojimiz yetmez, zaten Ay’a gitmenin maslahatı kalmadı…Yüz yıl geçse dahi uçak gemisi yapmaya gerek yok, yapmayacağız” gibi geleceği şimdiden görüp kerametvari konuşsalar o zaman görevlerini yapmış olmazlar ve kimseye moral motivasyon veremezler, öyle değil mi?

dikey füze fırlatma vls ile

Deniz kuvvetlerinin acil ihtiyaçları ve neden bu ihtiyaçlar karşılanmadan uçak ve helikopter gemisi düşünülemeyeceği hususunu daha ayrıntılı olarak gelecek bölünde anlatacağım. Şimdiden planlarsak ve başlarsak ancak 15-20’a tedarik edebiliriz diyenler çıkabilir ama inanın ihtiyaç olarak görünen/gördüğüm hususlarda örneğin hava savunma gemisi filosu bile yeterli sayıda tedarik edilmeye kalkınsa ancak orta vadede mümkün görülmektedir. Henüz bu gemi için üretilecek muhtemel Hisar-U veya direk alım deniz konuşlu YIHSS/Anti-balistik füze olacağını da düşünürsek 2,5 Milyar USD’lik S-400 alım maliyetinin bile devede kalak kalacağı görülür. (Bkz; YERLİ UÇAK GEMİSİ NASIL OLACAK? | MİLLİ UÇAK GEMİSİ)

HMS Ocean dedikoduları ve helikopter gemisi gerekli mi konularını konuşacağımız gelecek bölümde görüşmek üzere.

Kaynak: www.kokpit.aero / Hakan Kılıç

Bir yorum bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi*